İş kazalarında Avrupa’da birinci dünyada üçüncü sırada olan Türkiye’de çalışan işçilerin %80 den fazlası, 50’nin altında işçi çalıştıran iş yerlerindedir ve iş kazalarının büyük bir çoğunluğu bu işletmelerde ortaya çıkmaktadır . 50 kişinin altında çalışan iş yerlerinde, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalışmaması yüksek iş kazası oranının tesadüf olmadığının göstergesidir.
2012 yılında resmi gazete yayınlanan , ancak 2014 Ocak‘ta yürürlüğe girmesi planlanan 6331 sayılı kanun defalarca ertelenmiş ve milad olarak temmuz 2020 belirlenmiştir. 1 Temmuz itibari ile, çalışan kişi sayısı ayırt etmeksizin tüm iş yerlerine iş yeri hekimi ve iş güvenliğini uzmanını bulundurulması zorunlu hale getirilmiştir. “Nihayet gereği yapıldı” derken apar topar bir düzenleme ile yasa maalesef dört yıl daha ötelenmiştir.
İçerisinde bulunduğumuz tablo açıktır, nettir. Bir an önce yapısal ve idari önlemlerin alınmasının zorunlu kılmaktadır. Ötelemek, sorunu yok saymak, işçi sağlığını , iş barışını ve üretimi tehlikeye atmaktır. İlk yapılması gereken 6331 sayılı kanunun tüm maddelerini uygulamaktır. Sayı sınırlaması olmaksızın, iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğunu yürürlüğe koymaktır.
Kanunun uygulanmasının ötelemesi ile iş kazası anlamında yine en ön saflarda olmamız kaçınılmazdır. Ötelemenin tek mantığı, finansal yetersizliktir. Sosyal devlet, çalışan sağlığından birinci derecede sorumludur ve çalışanlarını korumak adına bu işletmelere finansal destek verip, kanunun yürürlüğe girmesini sağlamalıdır.
Eskiye dönüş ile birlikte, 50 kişiden az çalışanı olan ve az tehlikeli iş yerleri için işe giriş raporlarının, aile hekimlerinden alınması yönlendirmeleri devam edecektir. İş yerini görmeden, işin çalışan sağlığına etkisinin tespiti mümkün değildir. İşin niteliğine göre bir çok tetkik ve görüntüleme yöntemlerinin gerekliliği de aşikardır. İşin insan sağlığına etkilerini ortaya koyacak ileri tetkik ve tedavileri yapmayan hiçbir raporlama amacına uygun değildir . Tıbbı gereklilik yanında hukuki gereklilik de , iş yerini görmeden ve ileri tetkik ve görüntüleme yöntemlerini kullanmadan verilen raporları usule uygun bulmamaktadır. Nitekim bir çok mahkeme kararı, iş yerini görmeden verilen raporları usulsüz olarak değerlendirmekte ve hem raporu veren hekim, hem de iş yeri sahibi hukuki yaptırımlara maruz kalmaktadır.
İşe giriş raporu dosyada bulundurulması gereken bir kağıt parçası değildir .
İş yerini görmeksizin, gerekli tetkik ve görüntüleme yapılmaksızın belge düzenlemek, aile hekimlerinin görevi değildir.
“İş bu raporları Aile hekimleri verebilir” diye mevzuatın herhangi bir yerine koymak, gerekli koşullar sağlanamıyorsa hükümsüzdür.
6331 sayılı kanun ertelenmesine son verilmelidir!!!
İş sağlığını korumak ve iş kazalarındaki kötü şöhretimizin bir an önce önüne geçmek adına; tüm iş yerlerinde iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurulmalı , finansal aksaklıklar için sosyal devlet gereği iş yeri sahiplerine ekonomik destek verilmeli , aile hekimleri ilgili iş yerleri sözleşme imzalayarak iş yeri hekimliği hizmeti vermelidir.
AHESEN YÖNETİM KURULU