Covid 19 pandemisi Çin’in WHAN  eyaletinde çıktığı andan itibaren büyük bir hızla yayılmış hastalığın orta çıkma şekli ve bilinmezliği tüm dünyada infial yaratmıştır. Yeni ortaya çıkan virüs bilinen tüm ezberleri bozarak , binlerce yıldır oluşan yaşam şeklini derinden sarsacak değişikliklere yol açan  salgın  halini almıştır.  Yayılma hızı, hasta sayısı, ölüm hızı ve izole yaşam  ile gündeme oturan virüs koruyucu ekipmanlar olduğu halde virüsle savaşta ön saflarda olan  sağlık çalışanların da enfeksiyon yapması ile de gündemdeki yerini almıştır. Yöresel salgının pandemiye evrilmesi ile birlikte yayılım gösteren tüm ülkelerde bulaşma hızı, hastalık sayısı, ölüm hızı ve  sağlık çalışanlarının büyük oranda hastalık ve ölüme maruz kalması küresel boyut kazanmıştır.

Pandemi ülkemizde hissedildiği  andan itibaren de tüm toplumda olduğu gibi sağlık çalışanlarında da etkisini göstermiştir.  Kendisini bilime, hastalarına adayan  çok değerli hocalarımız ve sahada cansiperane görev ifa eden sağlık çalışanları ve sağlık hizmet sunucuları enfekte olmuş , hasta olmuş ve/veya yaşamını yitirmiştir. Böylesi bir süreçte günlük pratikte başvuran hastalarımız ‘kendinize dikkat edin risk altındasınız’ söylemleri  pandeminin meslek hastalığı olduğu gerçekliğinin toplumca kabulünün yansıması olmuştur. Sağlık Bakanı’mız sayın Koca’nın 29 Nisan’da açıkladığı verilere göre Türkiye’de 7 bin 428 sağlık çalışanının testi pozitif çıkmıştır. Yine Tabip Odası’nın 4 Mayıs’ta hazırladığı rapora göre sadece İstanbul’da coronovirüs tespit edilen sağlık çalışanı 4 bin 500’ün üzerindedir.

Hal böyle iken ; Sağlık Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü COVİT 19 konulu 2020’ye 12 sayılı genelgesini 7 Mayıs 2020 tarihinde yayınlamıştır. Genelge Coronavirus hastalığının   bulaşıcı bir hastalık olduğu söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık  hizmet sunucularına müracaat eden sigortalılara, iş kazası ve meslek hastalığı sigortalarından değil 5510 sayılı kanunun 15. Maddesi uyarınca iş kazası ve meslek hastalığı sayılmayan ve iş göremezliğe neden olan hastalık kapsamında provizyon alınması ve buna göre işlem yapılması gerektiğini bildirmiştir. Özetle sağlık çalışanları açısından da bu durumun meslek hastalığı olmadığını bildirmiştir. Bu yazı ile birlikte sağlık çalışanlarının hastalık ve ölümü halinde gerek kendileri gerekse ailesinin ile mirasçılarının herhangi bir hak talep etmesinin önünü kesmiştir .

Kurumun bu yazısı bilimsel ve hukuksal gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Oysaki bilimsel yaklaşım, hukuki ve  insancıl değerler ve uluslararası yaklaşım asla bu şekilde değildir. Ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada sağlık çalışanları ve sağlık hizmet sektörü çalışanları salgından en fazla etkilenen grup olmuştur.  İspanya Sağlık Bakanı sağlıkçıların yüzde  14’ünün enfeksiyona yakalandığını bildirmiştir. İtalya COVİT-19 nedeniyle 100 den fazla sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini açıklamıştır. Sağlık Bakanı sayın Koca sağlık çalışanlarının  tüm hastalar arasındaki coronavirüse yakalanma oranının yüzde altı buçuk olduğunu bildirmiştir.

Bu veriler eşliğinde Dünya Sağlık Örgütü(WHO) sağlık çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için bir rehber hazırlamıştır. Bu rehbere göre sağlık kuruluşundaki bir maruziyet sonrası COVİT 19 enfeksiyonu geçiren bir sağlık çalışanının zararının tazmini rehabilitasyonu ve tedavisinin sağlanmasının sağlık çalışanlarının hakları olduğunu böyle bir durumun mesleki maruz kalma sayılacağı ve sonucunda hastanın meslek hastalığı olarak değerlendirileceğini açıklamıştır. Salgının kendisini en fazla hissettirdiği  İtalya ve Fransa’da  COVİT 19 enfeksiyonları meslek hastalığı olarak sayılmıştır. Belçika meslek hastalığı saymış ve yapılacak işlemleri detaylandırmıştır. Güney Afrika’da ve Kanada’da meslek hastalığı olarak  tanımlamıştır.  Malezya’da meslek hastalığı olarak kabul etmiş ve maluliyet ve ölüm halinde tazminat ödeyeceğini bildirmiştir . Amerika Birleşik Devletleri’nde coronavirüs hastalığının iş ile ilişkili olduğu kabul edilmiştir.

Yukarıda açıkladığımız bilimsel , istatistiki veriler ve  Dünya ülkelerindeki uygulamaları ile SGK’nın bu yazısının bu Genelgesi’nin kabul edilebilir olmadığı aşikardır.  İlgili genelge  hukuk kuralları ile İLO(Uluslararası Çalışma örgütü) kuralları ile çelişmektedir.  Uluslararası Çalışma örgütünün meslek Hastalıkları listesinde  Covid-19 yeni bir virüs hastalığı olduğu için yoktur. Ancak Meslek Hastalıkları listesinin 1.3.9 maddesinde  doğrudan bağlantısı bilimsel olarak gösterilmiş veya ulusal düzenlemeler ve uygulamalara uygun yöntemlerle belirlenmiş, iş etkinliklerinden kaynaklanan  biyolojik ajanlara maruz kalma ile çalışanın hastalığı arasında bağ kurulan işyerindeki yukarıda sözü edilmeyen diğer biyolojik ajanlara bağlı hastalıklar tanımlaması yapılmış olup içinde bulunduğumuz durum ile direk örtüşmektedir. İç hukukumuza baktığımızda  6331 Sayılı ve 5510 Sayılı Yasa’da iş kazası ve meslek hastalıkları tanımları ve bu durumda izlenecek yöntemler ve çalışan hakları tanımlanmıştır.  Çalışanın iş yerinde veya işini yürütmesi nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren her olay iş kazası(5510 madde 13), yine çalışanın çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütme şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal  engellilik haline de meslek hastalığı (5510 madde 14) denilmektedir. Yukarıda detaylandırdığımız veriler ışığında coronavirus hastalığının her  iki tanımlamaya uyduğu aşikardır. Yine 6331 Sayılı Yasa da meslek hastalığı tanımı yapılmış olup bu düzenlemeler amir hüküm niteliğindedir. Anayasamıza göre Kanunun amir hükmüne aykırı herhangi bir düzenleyici işlem yapılamaz. Dolayısıyla bu şekildeki düzenleme genel hakkaniyete yani hukukun özüne aykırı olduğu kadar şekli koşullara ve Anayasaya da aykırıdır. Nitekim bir tır şoförünün H1N1 hastalığından ölümü üzerine açtığı dava ile H1N1 hastalığı Yargıtay 21. hukuk dairesi tarafından iş kazası olarak teyit edilmiştir. İşyerinde herhangi bir sağlık çalışanının  covid 19 hastalığına yakalanması halinde  yine 6331 Sayılı ve 5510 Sayılı Yasa’da belirtilen iş kazası ve meslek hastalığına dair koruyucu hükümler uygulanmalıdır.

 

Tüm bu veriler eşliğinde ;

1-Hiçbir koruyucu ekipmanın  yüzde yüz koruyucu olamayacağı biliniyor iken   COVİT-19 hastalığına yakalanan sağlık çalışanları ve sağlık hizmetlerinde yer alan çalışanlar hiç bir prosedüre gerek kalmaksızın meslek hastalığına yakanlanmış kabul edilmeli, tedavi ve rehabilitasyonları bu doğrultuda sağlanmalı, ölümü halinde ise yasada belirtilen koşullar varisleri ve yakınlarına uygulanmalıdır.

2-Ülkemizde Covid-19 için test sonucuna göre konulmaktadır. Oysaki testler yüzde 30-60 oranında yalancı negatif sonuç vermektedir. Bu bağlamda klinik seyir laboratuvar ve görüntüleme  teknikleri kullanılarak da mesleki hastalık tanısı konulmalıdır.

3- Sağlık Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü COVİT 19 konulu 2020’ye 12 sayılı genelgesi derhal iptal edilmeli ve COVİT 19 hastalığı sağlık çalışanları için meslek hastalıkları listesine eklenmelidir. Yaptıkları işten dolayı bu hastalığa maruz kalabilecek diğer çalışanlar içinde hangi durumlarda  meslek hastalığı olabileceğinin koşulları belirlenmelidir.

AHESEN olarak bu genelgeyi kabul etmemiz ve  sessiz kalmamız düşünülemez. Genelgeyi dava etme konusundaki çalışmalarımız son aşamasına gelmiştir. Dava sürecimiz elbette genelge ile sınırlı kalmayacak ve COVİT-19 hastalığına yakalanan veya söylemeye dilimiz varmasada  yaşamını yitiren sağlık çalışanları  olursa da  bu meslektaşlarımız nezdinde hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Pandemiyi sonlandırana değin asla  kendimizi düşünmeden virüs ile savaşmaya devam etmekle birlikte  özlük hakları mücadelemizden de  ödün vermeyeceğiz.

Dr. Gürsel ÖZER
AHESEN Genel Başkanı