Ülkemizde sağlıkta dönüşüm ile hayata geçirilen aile hekimliği uygulaması böyle giderse sonlanabilir. Mevcut durumda, her vatandaşın kayıtlı olması gereken ve doğumundan ölümüne kadar koruyucu sağlık hizmeti aldığı ve ilk basamak sağlık danışmanı olan yaklaşık 28000 aile hekimliği birimi (3100 vatandaşa bir ahb), aile sağlığı merkezi adı verilen yaklaşık 8000 binada hizmet vermektedir.

Aile hekimliği birimi, 1 hekim ve 1 aile sağlığı çalışanından (hemşire, ebe)  oluşmaktadır. Bu ikili yapıların hizmet sunduğu binaların tüm giderleri (kira, elektrik, su, internet, sarf, boya, temizlik, elektronik gibi her türlü gideri) hekimler tarafından karşılanmaktadır.

Sözleşme ile bakanlığa hizmet sunan ayrı bir kanuna tabi diğer kamu personeli sayılmaktadırlar. Oysa hizmetleri arasında yüzlerce iş nedeniyle, birçok kanunla ilişkili olmaktadırlar. Örneğin kira sözleşmesi ile borçlar kanunu… gibi. 2-3-4-5 birimin kendi istekler dışında bile aynı binada hizmet vermeleri istenmektedir. Bu binaların kamu tarafından veya özel şahıslardan kiralanması gerekmektedir. Binaların masrafları için binanın olması gereken standartları yanında çalışma düzeninin de sınıfları mevcuttur. Yani bu binalar 5 gruba (A-B-C-D grupsuz) ayrılır. Vatandaşa 5 sınıf olarak hizmet vermeleri istenir. A grubu standartı ile grupsuz standartı arasında vatandaşları 5 sınıfa ayırarak farklı hizmet vermeleri istenir. Bu sınıf şartlarını sürdürebilmek için ise aylık giderler devlet tarafından verilir. Günümüzün ekonomik koşullarının geldiği olumsuz boyut nedeniyle artık aile hekimliğinde bina şartları için verilen cari gider yetmemekte hatta eksik kalanın aile hekiminin kendisi tarafından karşılanması istenmektedir. Örneğin 10.000 TL kira ödemesi olan bir asm sahibi kirayı 20.000 isteyip tahliye davası bile açabilmektedir. İdare ise bu durumlara müdahil olmamaktadır, çünkü aile hekimliği aslında tam kamu değildir. Yakın zamanda ülkedeki tüm aile hekimlerinin cari giderlerin cari gelirleri aşması büyük olasılıktır. Giderler %200-300 artarken cari ödemeler yılda %30-40 artırılmaktadır. Bu durumda aile hekimleri istifa emeklilik ile sistemden ayrılmayı düşünmektedir.

Aile hekimleri kamu çalışanlarına ödenen maaş gibi aylık performansa bağlı hakediş almaktadır. Bunun miktarı da çeşitli kriterlere bağlanmıştır. Ve kriterler her geçen gün daha da ağırlaştırılırken, ortalama verilen miktar yoksulluk sınırının altına inmiştir. Hatta asgari ücret ödenen hekim bile vardır. Ve yıl çerisinde vergi dilimleri nedeniyle hakedişleri %20-25 azalmaktadır. Yakın gelecekte yoksulluk sınırının daha da altına inip açlık sınırına yaklaşması beklenmektedir. İyileştirmeler de bile aile hekimliğine önem verilmediği görülmektedir. İdare tarafından hakedişler ve cari giderlerle ilgili kamuoyunu yanıltıcı çok yüksek rakamlar telaffuz edilip vatandaş kışkırtılmaktadır. Bu gidiş iyi bir gidiş değildir…

Sağlık sisteminin geldiği bu bataklık yüzünden yakın zamanda ülkede büyük bir sağlık kaosu yaşanacaktır. İlerleyen dönemlerde istifalar emeklilik ve yurtdışı tercihleri nedeniyle, 4 bakanlığın bütçesini yutan gösterişli binalarda hizmet verilemeyecektir.

Geçen 2-3 yılda ki pandemide önemini herkesin gördüğü koruyucu hizmetler ve kartopu etkisiyle tüm sağlık hizmetleri iflas edecektir. İnsanların en değerli varlıkları sağlıklarını kaybetmeleri, bebeklerin, çocukların , yaşlıların kronik hastaların yani tüm yurttaşlarımızın geleceği karanlıktır. Sağlık hizmeti alacak hekim ve sağlık çalışanları bulunamazsa o ülkenin gösterişli binaları yıkılacak yok olacaktır..

AİLE HEKİMLİĞİNİN BU POLİTİKALARLA SONU GELİYOR. SAĞLIK SİSTEMİNİN BU POLİTİKALARLA  BATMASI YAKLAŞIYOR. ÖNLEM ALINACAĞINA SANKİ DAHA DA BOZULMASI İÇİN HER GEÇEN GÜN ANGARYALAR, CEZA YÖNETMELİKLERİ, BASKI GENELGELERİ KIRBAÇ GİBİ, KÖLELEŞTİRİLEN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÜZERİNDE PATLATILIYOR. SONUMUZ İYİ DEĞİL.  DOKTOR BULAMAYACAĞIZ… KAYIP NESİLLER GELİYOR. DERHAL ÖNLEM ALINMALI…

Dr. Alper Bağcı