Prof. Dr. İlber Ortaylı Hocamız “Yaşadığı çağı bilen, geleceğini merek eden bir toplum, geçmişini de tüm yönleriyle bilmelidir” der. Bu nedenle sendikalar ve sağlık alanındaki sendikalaşmanın tarihçesi ile ilgili olarak sağlık iş kolundaki çalışanlar için bu yazı kaleme alındı. Siyasetten olabildiğince uzak ve objektif olmaya gayret edildi. Cumhuriyetten günümüze kısa bir tarihi yolculukta günün önemli olaylarında da bahsedilerek günümüzdeki büyük resmi görmemize yardımcı olunmaya çalışıldı.

Sağlık çalışanlarının beğenisi dileğiyle…

*

23 Nisan 1920’de kurulan genç Türkiye Devleti, Kurtuluş Savaşıyla elde ettiği siyasi bağımsızlığını, Atatürk’ün ifadesiyle “Ekonomik bağımsızlıkla pekiştirmek ve taçlandırmak” istemiştir. Bu sebeple 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihlerinde düzenlenen “İzmir İktisat Kongresi”ne toplumun değişik kesimleriyle beraber ilk kez işçiler ve temsilcileri de çağrılmıştı. Bu olayın işçi hareketleri tarihinde önemli bir yer tutmasının nedeni işçilerin hükümet tarafından ilk kez bir varlık olarak kabul edilmeleridir.(1,2)

İstanbul Amele Birliğinin, Kongre Başkanlığına sunduğu talepler arasında sendika hakkının tanınması, tarım, maden ve diğer sektördeki işçilerin haklarını savunan ve 1 Mayıs gününün “Türkiye İşçi Bayramı” olarak kabul edilmesini talep eden toplam 34 maddelik bir liste bulunmaktaydı. Özetle bu maddelerden maddi yük getirecek olan maddeler ne yazık ki kabul edilmemiştir.(1,38)

İstanbul Amele Birliği, Zonguldak Amele Birliği, Balya – Karaaydın Amele Birliği ile birleşse de 1924 yılında kapandı. Aynı yıl Amele Teali Cemiyeti kuruldu, 1925 yılında üye sayısı 30 binlere ulaşmıştı. Özellikle demiryolu işçileri büyük eylemler gerçekleştirdi. Yaptıkları eylemler nedeniyle Amele Teali Cemiyeti’ de 1927 yılında kapatıldı. 1926 -1927 yılarında işçi sınıfının sayısı 250 bin civarındaydı.(38)

Bir ülkede, işçi hareketleri ve örgütlerinin varlığı ve gelişmesi, kuşkusuz o ülkenin siyasi rejiminin niteliği, ekonomik ve sosyal yapısıyla yakından ilgilidir. İşçiler 1923 öncesinde olduğu gibi sonrasında da “sendika” adıyla değil, genel olarak “cemiyet veya dernek” adı altında örgütlenmişlerdir.(1)

1925 yılında, bazı yabancı güçlerin de desteklediği, Şeyh Sait ayaklanması başladı. Bu olayda açıkça belirtilen hedef, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde gerçekleştirilen köklü ve önemli değişime engel olmak ve halifeliği geri getirmekti. Ayrılıkçı Kürt milliyetçileri de bu ayaklanmayı desteklediler.

Türkiye Cumhuriyeti bütünlüğünü ve bağımsızlığını korudu ve ayaklanma bastırıldı. İrticacı güçlerin ve ayrılıkçı Kürt milliyetçilerinin İngiliz destekli bu ayaklanması, ülkemizdeki demokratikleşme sürecine büyük zarar verdi. Ayaklanmaya karşı çıkarılan 12 Mart 1925 tarihli Takrir-i Sükun Yasası’nın “Ülkenin sosyal düzenini, huzur ve asayişini bozan ya da bozmaya kalkışan tüm örgüt, yayın ve gösteri eylemlerini yasaklayabilme” yetkisi kullanılarak, birçok işçi örgütünün faaliyeti engellendi. Kanunda sayılan fiilleri işleyenlerin İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanabilecekleri hükmü oldukça etkili olmuştu.(1,3)

 

Ancak bu yıllarda güçlü işçi örgütlerinin kurulmamasının veya yaşamamasının başkaca sebepleri de elbette vardı. Birçok insan, savaşlar süresince hastalıktan ölmüştü. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu döneminde vasıflı işçilerin büyük bir bölümünü oluşturan Rumlar ve Ermeniler, ya düşmanla işbirliği yaptıkları için cezalandırılmışlar, ya da ülkeden ayrılmışlardı. Bu yıllarda, vasıflı bir işçi çok rahatlıkla kendi dükkânını açabiliyor; eli kürek veya saban tutabilen bir kişi, rahatlıkla toprak sahibi olabiliyordu. Birçok kişi de memur olarak devlette işe başlayınca Cumhuriyet’in ilk yıllarında güçlü bir işçi sınıfı hareketinden ve sendikalaşmadan bahsedilemedi.(3)

 

1924 yılında çalışanlar yüzde 89’u tarım ve yüzde 5’i de sanayide istihdam ediliyordu. 1927 yılında sanayide 250 bin işçi çalışmaktaydı. 100 kişiden fazla işçi çalıştırılan işletmeler İstanbul, Zonguldak, Bursa ve Adana gibi bir kaç ilde bulunuyordu.(1)

 

1929 yılında Zonguldak’ta bulunan Maden İşçileri Birliği’nin 8 bin üyesi varken, toplamda 25 bin kişiden oluşan tütün işçi birliklerinin 4000 ve demiryolları birliklerinin ise 3800 üyesi bulunmaktaydı. (38) 1932 yılında İLO’ ya üye olan ülkemizde işyerlerinde grev yasağına uymayanlara 100 TL ye kadar para ve 6 aya kadar hapis cezası isteniyordu.(11)

 

Ülkede ve dünyada yaşanan ekonomik krizlere rağmen 1936 yılında o günün şartlarına göre sosyal adalet ilkelerini kapsayan ilk “İş Kanunu” gerçekleştirmiştir. 1936-1937 yıllarında 2. Dünya Savaşının başlaması ve artan Nazi Almanyasının saldırgan ve baskıcı tutumları, ülkenin kıt imkânlarının askeri yönde kullanılmasını zorunlu kılmış, güçlenen faşizm ve komünizm gibi totaliter rejimlerin ülkemize kadar yayılabileceği endişesiyle 1938 yılında çıkarılan 3512 sayılı “Cemiyetler Kanunu” sayesinde sendikaların yasaklanmasına yol açmıştır. Cemiyet kurmak serbest ancak sınıf esasına uygun cemiyet kurmak yasaklanmıştı.(1,2,38)

Sendikacılığın Kuruluş Dönemi: 1946 Sendikacılığı

Türkiye’de sendikaların gelişmesini engelleyen 1938 tarihli Cemiyetler Kanunu’nda yer alan “Sınıf esasına dayalı cemiyet kurulamaz” ifadesi 10 Haziran 1946’da kaldırılmıştır. 1946 yılında yapılan bu değişiklik sonrasında sendikal hareket yasal dayanağını kazanmış ve ilk sendikalar İstanbul, İzmir ve Zonguldak’ta kurulmuştur. Fakat kurulan ilk sendikaların, Türkiye Sosyalist Partisi, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi gibi sosyalist partiler tarafından örgütlendiği görülmüş, bu yüzden “ideolojik” kaygılar nedeni ile 17 Aralık 1946 tarihinde sıkıyönetim kararı ile kapatılmışlardır. Türkiye’de sendikal hareketin asıl olarak, 1947 yılında çıkarılan 5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun’dan sonra geliştiği belirtilmektedir.(1,10,16)

1945 yılında Çalışma Bakanlığı yasası ile sanayide bir günlük tatil uygulamaya başlamış ve iş kazaları, meslek hastalıkları ve analık sigortası yasaları ile 1946 yılında İşçi Sigortaları Kurumu Kanunu çıkartılmıştır. 1949 yılında yaşlılık sigortası, 1950 yılında analık ve hastalık sigortası kanunları kabul edilerek günün şartlarına göre çalışma yaşamı düzenlenmeye çalışılmıştır.(2)

  1. Dünya Savaşı sonrası ülkemizde 1946 yılında çok partili sisteme geçiş ve yasakların o günkü CHP yönetimi tarafından kaldırılması nedeniyle sendikal örgütlenmenin önü açılmıştır. 17 Kasım 1946’da Ereğli Kömür Havzası Maden İşçileri Derneği kurulmuştu. O sıralarda yasal yıllık üyelik aidat bedelinin 120 TL ile sınırlı olduğu görülmekteydi. Ancak madenciler üyelik aidatını 1 lira olarak belirledi ve kısa sürede 4148 üyeye ulaşıldı. 1947 yılında Ereğli Kömür Havzası Maden İşçileri Sendikası oldu ve 1949 yılında Zonguldak Maden İşçileri Sendikası olarak devam etti. Kısa sürede 36 bin çalışanın yaklaşık 20 bini üye olmuştu. (2,39,40)

Sendikacılığın daha başlangıçta ideolojik boyut kazanmasından kaygı duyan hükümet, acilen ideolojik sendikacılığa yer vermeyen, siyasi oluşumlara karışmayı önleyen, hem de sendikaları kontrol altında tutabilecek yeni bir sendikalar kanunun ihtiyacını duymaya başlamıştı. (1)

1947 yılında çıkarılan “5018 sayılı İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun” yürürlüğe konulmuştu. “Alelacele ve biraz da zorlamayla hazırlanan bir kanun” olarak değerlendirilecek olan bu kanun, İLO sözleşmeleri ile de aslında çelişiyordu. Var olan iki parti, CHP ve DP (Demokrat Parti) farklı siyasal yaklaşımlar sergiliyordu, işçiler ise; “ İşçilere grev hakkı tanınmalıdır” diyerek sendikal hakkı ve grev hakkını savunanlar ile “ Grev, kullanana zarar veren köhne bir silahtır” diye düşünerek bu hakkın yararlı olmayacağını savunanlar olarak ikiye bölünmüşlerdi. Ayrıca partilerde seçim öncesi ve sonrası ile iktidar öncesi ve sonrası söylemlerde de farklılaşmalar göze çarpmaktaydı. 1953 yıllarına gelindiğinde Rusya ile ilişkiler gerilmiş ve sendikacılığın ülkeye komünizmi getireceği görüşü yeni iktidar olan Demokrat Parti hükümeti tarafından tehdit olarak algılanmaya ve grev karşıtı söylemlere dönüşmeye başlanmıştı. Siyaset o kadar ayrışmalara sebep olmuştu ki, yerli malı kullanmayı teşvik eden kampanyalar yüzünden bile sendikalara dava açılması görülmekteydi.(2)

1948 yılında ülkemizde 73 sendika ve 52 bin üyesi varken sendikalaşma oranı yüzde 15,8’di. 1950 yılında SSK’lı işçi sayısı 292 bin ve sendikalaşma oranı yüzde 26 idi. 1952 yılında ise 246 sendikaya ve yaklaşık 100 bin üyeye ulaşılmıştı. 1960’ta bu sayı 432 sendika ve sendikalaşma oranı da yüzde 34,3 olacaktı. (1,9,11)

1952 yılında 10 sendika bir araya gelerek ilk konfederasyon olan “TÜRK-İŞ” kuruldu. İlk genel kurulunda “Haklar ancak TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) ve hükümet nezdinde uyandırılacak sempati ile elde edilebilir demesi” hükümetle dirsek teması olan bir anlayışı benimsediğini göstermekteydi. İlk genel kurul raporlarında; ülkenin nüfusunun 21 milyon olduğu, 6 milyonunun işçilik yaptığı ancak sadece 500 binden azının işçi kabul edildiği yazılmaktaydı.(2,17)

Aziz Çelik, Türk sendikacılığının gelişim süreci içerisinde 1960 yılına kadar olan dönemi “vesayet sendikacılığı” olarak adlandırmakta, 1960’ların başlarından DİSK’in kurulduğu 1967’ye kadar olan dönemi ise “vesayetten kopma” olarak nitelemektedir.(36)

 

1960- 1980 Arası Dönem

Bu yıllar sendikaların ve sendikacılığın “özgürlük yılları, altın çağı” olarak da adlandırılmaktadır. 1960 yılında ülkemizde 432 işçi sendikasının olduğunu, 27 birlik ve federasyon bulunduğunu, 620 bin SSK’lı işçiden 282 bininin sendikalı olduğunu öğrenmekteyiz. Bu rakam sendika başına 650 işçi demekti. Sendikalaşma oranı % 30 ile 45 arasında olduğu çeşitli kaynaklara göre değişiyordu. Tarımda yüzde 74,8, sanayide yüzde 11,5 ve sağlık dâhil hizmet sektöründe ise yüzde 13,7 çalışan bulunmaktaydı. 20 yıl sonra yani 1980’de bu rakamlar tarımda 54, sanayide 14 ve hizmet sektöründe yüzde 31 olarak görülecekti.(2)

27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahı Kuvvetleri darbe yaparak yönetime el koymuştur. Sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası ile sendika kurma özgürlüğünü güvence altına almış ve sendikaları demokrasinin temel kurumları olarak onaylamıştır.(2)

TÜRK-İŞ dönemin Kurucu Meclisi’nde 6 kişi ile temsil edilmiş ve 1961 Anayasası’nda işçi ve memur hakları için önemli katkılarda bulunmuştur.(18).

1961 yılında 6 işveren sendikası birleşerek ve İstanbul Sanayi Odasının personel ve mali desteği ile İstanbul Sendikalar Birliği kurulmuştur. İşçi sendikası sayısı da yılsonuna gelindiğinde 900’e ulaşmıştır. 1962 yılında ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) kurulmuştur.(2)

Yine 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi kurulmuştu. Kısa bir süre sonra parti yöneticisi olan sendika liderlerinin siyasallaşması tepki çekmesine yol açmıştır.(11)

1962 yılında yaklaşık 5000 kişinin katıldığı “İlk yürüyüş” sonrası hükümet yetkililerinin 12 kişilik sendikacı heyetiyle görüşmeleri ile sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ve siyasi otoriteyi sorunlara müşterek çare bulmak için ilk kez biraya getirmiştir.(2)

Anlaşma yerine kavga, uzlaşma yerine inatlaşma Türk sendikacılığını olumsuz etkilemiştir. Her derdi ve sıkıntıyı grev veya eylemde aramak hem milli sermayeyi hem de yabancı sermayeyi rahatsız edecek, sendika -işçi -işveren ilişkilerini gerecek ve sendikalaşmanın önünü tıkayacaktır. Ayrıca aynı iş kolunda birden fazla sendika olması ve sendika temsilcilerinin siyasi partilerde yer alması da sendikaların gücünü zayıflattığı belirtilmektedir.(2)

1961 yılında 511 sendikada örgütlü 298 bin işçi varken, 1966 yılında sendikaların sayısı 704’e ve sendika üyesi işçilerin sayısı ise 374 bine çıkmıştı.(3)

1962 yılında 100 bin kişinin katıldığı “Saraçhane Mitingi ve 1963 Kavel Direnişi” işçilerin kendilerine güvenlerinin gelmesine yol açmıştı. O günlerde “Patronlar Cadillaclı, işçiler yalın ayaklı” ve “Grevsiz sendika, silahsız askere benzer” sözleri meydanlarda yankılanmaya başlamıştı. Bu ortamda yani 1963 yılında 274 sayılı Sendikalar Kanunu ile 275 sayılı Toplu İş Sözleşmeleri Kanunu çıkarıldı. Ayrıca, memurların sendikal örgütlenmelerini güvence altına alan ve düzenleyen 624 sayılı Devlet Personeli Sendika Kanunu çıkarılmıştır. Ancak aynı zamanda kamu çalışanlarına, grev yasağı ile toplantı ve gösteri yasağı da getirmiştir.(9,19)

Türkiye’de 1962 yılında 300.000 kişi kadar olduğu bilinen toplam sendikalı işçi sayısının, 1969 yılında 1.000.000 kişiyi aştığı; 1980’de 4.000.000 kişiye yaklaştığı, Çalışma Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğlerinde görülmektedir. Aynı dönemde, 1962 yılında işverenler, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) çatısı altında toplanmıştır.(20)

Zonguldak Maden İşçileri Sendikası, 1963’te ilk toplu sözleşmesini gerçekleştirdi. 1965 yılında Zonguldak Kozlu’da 6 bin maden işçisinin katıldığı eylemde 2 işçi hayatını kaybetti. (39,40)

1965 yılında ilk memur sendikası ” Türkiye Devlet Büro Görevlileri Sendikası” kuruldu.

1966 Paşabahçe Grevi büyük ses getirmişti. Kristal-İş Sendikası’nın 1966 yılı Paşabahçe Grevi, TÜRK-İŞ içinde tartışmalara neden olmuştur. TÜRK-İŞ içinde grevi destekleyen sendikaların bazıları daha sonra federasyondan ihraç edilmişlerdir. İhraç edilen bazı sendikaların da aralarında bulunduğu Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş, Gıda-İş ve Zonguldak Yer Altı Maden-İş Sendikaları 13 Şubat 1967’de DİSK’i (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) kurmuştur. DİSK 1970’li yıllarda, özel sektörde çalışan işçiler içinde güç kazanmıştır. TÜRK-İŞ’e bağlı sosyal demokrat eğilimli Genel-İş ve Oley-İş Sendikaları da DİSK’e katılmışlardır. 1970–80 yılları arasında Türkiye sendikal hareketinin en etkili iki federasyonu TÜRK-İŞ ve DİSK’tir. 1970–1980 döneminde DİSK ve TÜRK-İŞ’e bağlı farklı sendikalar ortak faaliyetler de yapmıştır. Bunun sonucu olarak, işçilerin birlikte mücadele beklentisi yükselmiştir. 1967 yılında 101 eylem, yaklaşık 10 bin katılımcı ve 350 bin iş günü kaybı yaşanmaktaydı. Fabrika işgal eylemleri olmaya başlamıştı. 1969 “Kanlı pazar” olarak anılan olaylarda 20 ölü, 200 yaralı vardı. Enflasyon 1964 yılında yüzde 2.6 iken 1971 yılında yüzde 18.2 olmuştu.(9,11,21).

Dünya kapitalist sistemi, 1946 yılından 1970’li yıllara kadar özellikle 1960 yıllarında altın çağını yaşadı. Hemen hemen bütün sektörlerde sürekli ekonomik büyüme söz konusuydu. Bu büyüme, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gerekli olanakları yaratıyordu. İşsizlik asgari düzeydeydi. Soğuk Savaş koşullarında halka ve özellikle işçi sınıfına bazı hakların verilmesi de gerekliydi. İşverenler ve hükümetler, sendikaları meşru örgütler ve işbirliği yapılması gereken kuruluşlar olarak kabul ettiler. Bu koşullarda Avrupa ülkelerinde sosyal devlet anlayışı hâkim oldu. Sendikalar, güçlerini ve yaşamın her alanında etkilerini artırdılar. Gerçek ücretler yükseldi. Hükümetler, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, toplu konut, toplu taşımacılık alanlarında izledikleri politikalarla, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm sınıf ve tabakaların yaşama ve çalışma düzeylerini yükselttiler. Türkiye’de de hükümetlerin tavrında bu koşulların büyük etkisi vardı. 1970’li yıllarda dünya kapitalist sistemi sürekli bir bunalıma girdi. Ekonomik canlanma istisna, ekonomik durgunluk kural halini aldı.(3)

1961 ile 1971 arasında sadece ABD’e 600 sendika önderi gönderilmiş ve ABD çıkarlarına uygun sendikacılığın benimsenmesi ve uygulanması amaçlanmıştır. Ve bu amaç doğrultusunda başarılı olunduğu da söylenebilir.(10)

13 Mart 1971 Askeri Muhtırası…

Türkiye’de 1971 yılına kadar 658 memur sendikası kurulmuştu. 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından, 20.09.1971 tarihli Anayasa değişikliği ile Anayasanın 46. maddesindeki ‘çalışanlar’ ibaresi yerine ‘işçiler’ ibaresinin konulmasıyla ve 119. maddesinin de ‘memurlar… siyasi partilere ve sendikalara üye olamazlar’ biçiminde değiştirilmesiyle memurların sendikalaşma hakkı ortadan kaldırılmıştır. Anayasanın geçici 16. maddesiyle de daha önce kurulmuş olan memur sendikalarının faaliyetlerinin sona erdirildiği hükme bağlanmıştır.

Yasa’nın 27. Maddesine göre “Devlet memurlarının greve karar vermeleri, grev tertiplemeleri, ilan etmeleri, bu yolla propaganda yapmaları yasaktır. Devlet memurları, herhangi bir greve veya grev teşebbüsüne katılamaz, grevi destekleyemez veya teşvik edemezler.” Bu madde geçmişten beri süre gelen grev yasağının da korunduğunu göstermektedir. Memurlar da bundan sonra dernekleşerek yollarına devam ettiler. Siyaset ve sendika dirsek teması sayesinde 1973 yılında 5, 1977 yılında ise 10 sendika üst yöneticisi milletvekili seçilmişti.(9)

1971-1980 arası yıllar bazı çevrelerce “Çatışma yılları” olarak anılacaktı. Sendikal hakları olan işçilerin yanında memurlar yine unutulmuştu. Dernekleşmeler ve siyasi partilerin yanında yer almaları nedeniyle memur-işçi ve dolayısıyla tüm ülkede kutuplaşmalar olmaya başlamıştı.(11)

1974 “Kıbrıs Barış Harekâtı” sırasında sendikal hareketlerde ciddi azalma olduysa da ertesi yıl 1975’te artarak devam etmiştir.(11)

1976 yılında Hak İş kuruldu. 1977 yıl 1 Mayısta Taksim Meydanında toplanan 500 bin kişinin katılımıyla kutlanırken provokatörlerce ortalığın karışması sonucu 36 kişi hayatını kaybetti.(17)

1977 yılında 37 büyük eylemde 12 bin çalışan; çok uzun süreli iş bırakmalarla, grev ve lokavtlarla iş günü kayıpları 2,7 milyon güne ulaşmıştı. 1979 yılında 2 bin işçi ile 5 eylemde iş günü kaybı 240 bini geçmeye başlamıştı.(9)

İngiltere’de 1979 yılında Thatcher’in iktidara gelmesiyle birlikte, yeni-liberal veya yeni-muhafazakârlarca bir saldırı gündeme geldi. İşçi hakları ve sendikal hak ve özgürlükler kısıtlanmaya başlandı. Bu anlayış hızlı bir biçimde diğer ülkelere de yansıdı. Türkiye’de yaşanılanlar da büyük ölçüde bu çizgide gelişti.(3)

1980- 2000 Arası Dönem

Türkiye’de 24 Ocak 1980 tarihinde ilan edilen “24 Ocak Kararlarının” amaçları; ithal ikameci politikadan ihracata dayalı dışa açık büyümeye geçilmesi, serbest ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, özelleştirme, kamunun ekonomik faaliyetlerinin kısıtlanması, yeni çalışma biçimlerinin getirilmesi, Avrupa Birliği ile yakın ekonomik ve siyasal ilişkiler kurmak olarak belirlenmiştir.(22)

Ocak 1980 tarihinde ülkede 6 bin kişi grevde iken, haziran ayında bu rakam 57 bine ulaşmıştı.(3,11)

Ayrıca, 1980 yılının ilk sekiz ayında 131 bin işçinin grevleri ertelendi. Bu işçiler, erteleme süreleri dolunca greve çıkabileceklerdi. Böylece, 1980 yılında greve çıkan işçi sayısı 200 bini aşacaktı. 5 Eylül 1980 tarihinde grevde olan işçi sayısı 53.644 idi.(3)

12 Eylül 1980 askeri darbesi…

Her alanda olduğu gibi çalışma hayatı ve sendikal alanda da derin izler bıraktı. Binlerce sendikacı tutuklandı. Darbe döneminde var olan DİSK, HAK-İŞ ve MİSK; Milli Güvenlik Konseyi tarafından faaliyetleri durdurulmuş ve mal varlıklarına el konulmuştu. TÜRK-İŞ ise izne bağlı olarak faaliyet göstermekteydi. (11,23) Darbeyle hayır kurumları dışındaki tüm dernek ve sendikalar kapatılmış, açılan davalarla birçok sendika yöneticisi mahkûm olmuş ancak “Türk-İş ve TİSK” kapatılmamıştır.(2)

12 Eylül sonrasında DİSK ve bağlı sendikaların faaliyeti durduruldu. Yönetici ve temsilci konumundaki 1955 kişi gözaltına alındı. Açılan davada 1477 kişi sanık olarak yargılandı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No.lu Askeri Mahkemesi, 24 Aralık 1986 günlü kararında toplam 2053 yıl hapis cezası verdi. DİSK ve bağlı 28 sendika hakkında kapatma kararı verildi.(3)

HAK-İŞ’in ve bağlı sendikaların faaliyetleri de 12 Eylül sonrasında durduruldu. Bu örgütlerin yeniden faaliyete geçmesine 19 Şubat 1981 günü izin verildi.(3) MİSK’in ve bağlı sendikaların faaliyetleri 12 Eylül sonrasında durduruldu. Ancak MİSK hakkında dava açılmadı. MİSK’in yeniden faaliyete geçmesine 1984 yılında karar verildi. MİSK adını Yurt-İş olarak değiştirdiyse de, varlığını sürdüremedi ve sona erdi. Aynı isimli olan ve 1995 yılında kurulan MİSK ise yeni bir örgüttür.(3)

12 Eylül darbesi tüm işçi ve emekçi örgütlerine olduğu gibi, memur derneklerine de ağır darbeler vurdu, dernekler kapatıldı. Binlerce memur örgütsel faaliyetlerinden ötürü cezaevlerine dolduruldu, baskıya uğradı. Derneklerin mal varlıklarına el konuldu. 1982 Anayasasının 51. maddesi sendika hakkını sadece işçilere ve işverenlere tanımış ama memurlara yasaklamamıştı.

1983 yılında çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı kanunlar, bazı kısıtlayıcı maddeleri olsa da çalışma hayatına yeni bir sendikal ve toplu sözleşme ile özellikle işverenler için bazı yeni düzenlemeler getirmiştir.(2)

1980 yılında ülkemizde 6,2 milyon ücretli vardı. Ücretlilerin sayısı 1990 yılında 9 milyona yükseldi. Bugün ise bu sayının, kaçak çalışmayla birlikte, 11-12 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Ücretlilerin gelir getiren bir işte çalışanlara oranı yüzde 33,4 iken, 1990 yılında yüzde 38,5’e yükseldi. Bugün ise bu oranın yüzde 50’ye yakın olduğu söylenebilir.(3)

1990-1991 Zonguldak Eylemleri…

Genel Maden İşçileri Sendikası 1946 yılında “ Ereğli Kömür Havzası Maden İşçileri Derneği ” adı altında kuruldu. Üyelik aidatı 1 lira idi ve kısa sürede 4148 üyeye ulaşıldı. 1947 yılında sendika oldu ve 1949 yılında Zonguldak Maden İşçileri Sendikası olarak devam etti. Kısa sürede 36 bin çalışanın yaklaşık 20 bini üye olmuştu. 1963’te ilk toplu sözleşmesini gerçekleştirdi. 1983 yılında adı Genel Maden İş sendikası oldu. 1990 yılında 30 binden fazla madencinin katıldığı “ İnsana Saygı” mitingi ve ardından Zonguldak grevi gerçekleştirildi. 1990 sonunda 40 gün kadar süren grev ve sonrasında 1991 yılında tarihi “Büyük Zonguldak-Ankara Yürüyüşü” unutulmaz olaylardandı. Ocak ayında, İç Anadolu’nun kar ve soğuğunda, eşleri ve çocuklarıyla, yürüyerek Bolu Mengen’e kadar gelen on binlerce maden işçisi 4 gün boyunca yollara kurulan barikatlara rağmen korkusuzca kenetlenmeleri sendikalaşmanın ve birlik olmanın gücünü tüm ülkeye göstermekteydi.(39,40)

1992 yılında 87 ve 151 sayılı İLO kararları kabul edildi. 1994 yılında 5 Nisan kararları sonrası yaklaşık 100 bin kişi Tandoğan Meydanından meclise yürüdü. 1995 yılında sendikalaşmanın önü yeniden açılmış oldu.(9,11)

Aslında tam da burada adına “Beşli girişim” denilen sendika konfederasyonları bilerek veya bilmeyerek Türkiye için ekonomik ve siyasi bir çıkmazın başlangıcı olan bir felakete ortak olmuşlardı. Günümüzde sonuçları daha açık ve net olarak ortaya çıkan bir oyunun içine girmişlerdi ve maalesef oyunun en önemli oyuncuları haline geldikleri görülmekteydi. Çünkü Refah-Yol hükümetinin iktidarının sonlandırılması neticesinde kurulan hükümetler ekonomik hayatın sorunlarını daha da derinleştirmiş ve sonuçta Türkiye ekonomisinin bozulması ile Türk Lirası’nda devalüasyona gidilmiştir. Böylece yüzlerce işyerinin kapanması, bankaların batması ve işsizliğin artmasına sebep olmuştur.(5)

Refah-Yol hükümetinden sonra 1997-2001 yıllarında iktidar olan siyasi partilerin hemen tümü; ya siyaset meydanından silinmiş ya da büyük oranda oy kaybetmişlerdir. Yani Türk halkı o günkü yanlışlara onay verenleri birşekilde cezalandırmıştır. Maalesef 1997 yılındaki mevcut hükümetin yıkılmasını destekleyen ve onaylayan sendikal anlayışı da halkımız affetmemiştir. Bu günkü sendikaların güç kaybetmesinin nedenlerini biraz da orada aramak gerekir. Halk arasında sendikalara bakış ve güven ise bu ve benzeri ideolojik ve taraflı davranışlardan dolayı olumsuz olmuştur. Aslında Türk halkı ideolojilerin değil hakkın ve haklının yanında yer almaktadır.(5)

1999 Marmara depremi…

17 Ağustos 1999 saat 03.02’de meydana gelen 7.4 şiddetindeki Marmara Depreminde merkez üssü Kocaeli ve Gölcük olsa da Adapazarı, İstanbul dâhil neredeyse tüm Marmara ile birlikte ülkemizi derinden etkiledi.  Resmi verilere göre 17.400 kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı ve 100 bin konut, 20 bin işyeri yıkıldı ya da ağır hasarlandı. 3 ay kadar sonra 12 Kasım 1999’da Düzce- Bolu depremi yaşandı. Resmi kayıtlara göre 710 kişi hayatını kaybetti.(41)

1999 Marmara depreminin bütçe üzerinde meydana getirdiği toplam maliyeti 2 trilyon lira, kamu bankalarına 305 milyar, KİT’lere 192 milyar, sosyal güvenlik kurum ve kuruluşlarına 73 milyar, mahalli idarelere 133 milyar, fonlara da 60 milyar, düzeyinde olmak üzere kamu finansmanı üzerine toplam maliyeti 2.8 trilyon lira gibi bir sonucu doğurmuştur. Marmara depremi bütçe açığını ve harcamaları artırmış ve oluştuğu bölgede vergilerin toplanamaması sebebiyle kamu maliye disiplinini olumsuz yönde etkilemiştir. 21 milyon dolar gibi büyük düzeyde ekonomik kayıp oluşmuştur.(42)

2000 Yılından Günümüze Sendikalar

İktidarların sendikaları zayıflatmakta yararlandıkları en önemli ve en etkili silah işsizliktir. Özelleştirme politikalarıyla ve toplumun kaderini, piyasanın acımasız güçlerinin insafına terk eden uygulamalarıyla hemen her ülkede sendikalaşma oranları düşmüştür. Bunun sonucunda “sosyal adaletsizlik” dünya çapında görülmemiş boyutlara ulaşmıştır.(32)

Toplam ücretlilerin iktisaden faal nüfus içerisindeki oranı yıldan yıla giderek artmakla birlikte ABD ve İngiltere ile kıyaslandığında yine de bir hayli düşük olduğu görülmekte olup 2000 yılı için bu oran yüzde 46’dır.(32)

2000 yılındaki en görkemli eylem; IMF reçetelerinin ve DSP, MHP, ANAP koalisyon hükümetinin politikalarının protesto edildiği, tüm konfederasyonlarınkatıldığı “1 Aralık Genel Uyarı” eylemi olduğu belirtilmektedir. Eyleme 1 milyona yakın işçi ve kamu çalışanı katılmıştır. İsçi sınıfı üretimden gelen gücüyle, kendileri aleyhindeki politikalara geçit vermeyeceğini ortaya koyması açısından önemli bir eylem olmuştur.(5,11)

2001 yılında 4709 sayılı ve Anayasanın 51.maddelerinde yapılan değişikliklerle sendikalar 40 yıl önceki haklarına ancak kavuşmuştur.(9)

2001 krizi, 28 Şubat kararları, ekonomik kriz sonucu 250 bin çalışanın işinden olması yaşanan olumsuzluklardır. 2001 yılında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu kabul edilmiş ve 12 Temmuz 2001 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kurucusu Prof. Dr. Türkan Saylan hoca 2004 yılındaki bir konuşmasında “Sivil toplumda genellikle emekliler olur, biz de önce öyle başladık ama sonra gençler de katıldı. Bu memlekette gerçekten demokrasi gelecekse, insan hakları yerleşecekse hepsi öncelikle bize bağlı ve bunu sağlamak için hep birlikte çalışmalıyız” diyordu. “Özellikle hükümet ve devletle ilişkilerimizde el ele vermek, birbirimizi desteklemek zorundayız. Bu beraberlik bu güç birliği Türkiye’yi kalkındıracak” sözleriyle umudunu gençlere iletiyordu.(33)

2008’de 14 Mart eylemi ile 28 yıllık neo-liberal politikalara karşı işçi sınıfının en net tutumlarından biri oldu. Bu genel direnişe 2 milyon işçi katıldı.(5)

2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerine paralel olarak, 6289 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun, 4 Nisan 2012 tarihinde kabul edilmiş ve 11 Nisan 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 6289 sayılı Kanun ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun adı “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” şeklinde değiştirilmiş ve kamu çalışanlarına tanınan toplu sözleşme hakkına ilişkin kurallara yer verilmiştir.(8,11)

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu, 2010 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişiklikleri ile 6289 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 2012 yılında tekrar düzenlenmiştir. 6289 sayılı Kanunun çıkarılması ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun adı “Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu” şeklinde değiştirilmiş ve memurların toplu sözleşme yapabilmelerinin önünü açmıştır. Ayrıca kanunda, sendika ve konfederasyonların yetkileri ve faaliyetleri, toplu sözleşme yapılmasının koşulları, yapılan sözleşmelerin emeklilere yansıtılması, memurların sendikalara üye olabilmelerinin kapsamı belirlenmiştir.(8,11,29)

2012 yılında 6356 sayılı kanun 2821 ve 2822 kanunlarını tek çatı altında birleştirmiştir. Yapılan yasal değişiklik ile toplu sözleşme hakkına cumhuriyetin ilanından yaklaşık 89 yıl sonra kavuşan kamu görevlilerine grev hakkının uluslararası normlar gereği en kısa sürede tanınması gerekmektedir. Kamu sendikacılığı sosyal yaşamda kendine yer edinmeye çalışırken, devletle çatışma içinde olmuştur. Çatışmanın bir tarafında sendikal haklarını talepeden kamu çalışanları; diğer tarafında sahip olduğu güçten ödün verecek olan devlet olmuştur. Kamu sendikacılığının oluşuma başladığı ilk aşamada, uluslararası belgelerden de güç almaya başlaması ile ilerleme kazanmıştır. Bu durum karşısında devlet elinde bulundurduğu yetki ve güçten imtiyazda bulunarak, uzlaşma sağlamış ve kamu sendikacılığının önünü açmak zorunda kalmıştır. (6)

Bakanlığın Ocak 1984 ile Temmuz 2009 arasında yayımladığı sendikalaşma istatistiklerine göre, Türkiye’de sendikalaşma oranları yüzde 51 ile yüzde 69 arasında değişmektedir. Bakanlığın en son yayımladığı 2009 Temmuz istatistiklerine göre, sigortalı işçi sayısı 5.4 milyon, sendikalı işçi sayısı 3.2 milyon ve sendikalaşma oranı da yüzde 59.9’dur. İskandinav ülkeleri hariç neredeyse bütün AB ülkelerinin ve AB ortalamasının oldukça üzerinde olan bu oranlar gerçeği yansıtmaktan çok uzaktır. (7)

Sendikalaşma oranları arasında bazı tutarsızlıklar dikkati çekmektedir. ILO’nun önerdiği yöntem doğrultusunda ücret, maaş ve yevmiye geliri elde eden tüm ücretlileri dikkate aldığımızda şu sonuca ulaşılmaktadır; Toplu iş sözleşmeleri kapsamında yer alan işçi sayısının 1988 yılında 1.6 milyon dolayında iken, giderek azaldığı ve 2010’da 750-800 bin dolayına indiği ve buna bağlı olarak sendikalaşma oranının da yüzde 22 seviyesinden yüzde 6’ya gerilediği görülmektedir. (7)

Sendikalaşma oranları arasında bazı tutarsızlıklar dikkati çekmektedir, dedik buna bir bakalım. 2009 -2013 arasında 3 yıllık ÇSGB istatistik verilerinin “yayınlanmaması” oldukça dikkat çekicidir. 2009 yılında 5,3 milyon işçi varken 2013 yılı verilerinde yaklaşık 5,5 milyon işçinin arttığı ve 10,8 milyona ulaştığı görülmektedir. Buna rağmen sendikalı işçi sayısı ise 3,2 milyondan yani % 59,88 den 1 milyona yani % 9,21’lere gerilemiştir. Sağlık çalışanı işçilerde de aynı şekilde % 24,18’den % 2,54’e düşüş gerçekleşmiş görülmektedir. Bu kayıp 3 yılda ne olduğu ve verilerde bu kadar bariz değişikliklerin olma nedenleri açıklanmaya muhtaçtır ve ciddi araştırma konusu olmalıdır.(Tablo 1)

Tablo 1: İŞÇİ SAYILARI VE SENDİKALARIN ÜYE SAYILARINA İLİŞKİN 2002-2018 İSTATİSTİKLERİ

  TOPLAM

 İŞÇİ SAYISI

SENDİKALI İŞÇİ SAYISI SENDİKALILAŞMA

ORANI

SAĞLIK ÇALIŞANI İŞÇİ SENDİKALI

SAĞLIK

İŞÇİSİ

SAĞLIK İŞÇİSİ

SENDİKALAŞMA

ORANI

2002 4.686.618 2.717.326 % 57,98    57.201 14.256 % 24,92
2009 5.398.296 3.232.679 % 59,88 102.611 24.817 % 24,18
2010

2011

2012

? ? ? ? ? ?
2013 10.881.618 1.001.671 % 9,21 281.196   7.154 % 2,54
2015 12.744.685 1.429.056 % 11,21 307.746 20.977 % 6,81
2017 13.581.554 1.623.638 %11,95 350.445 41.237 % 11,76
2018 13.844.196 1.714.397 %12,38 382.685 46.542 % 12,16

 

Özel sektörde toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısı 2011 yılında 370 bindir. Özel sektörde sendikalaşma oranının yüzde 3.5 civarında olduğu hesaplanmaktadır. Bu inanılmaz derecede düşük bir orandır. Türkiye’de 2000’li yıllardaki sendikalaşma oranları, 12 Eylül darbesi sonrası dönemden de, sendikaların ciddi baskılar altında olduğu 1950’li yıllardan da daha geridir. Kısaca, Türkiye sendikalaşmada OECD sonuncusu iken, sendikasızlaşmada OECD birincisidir. (7)

İşçi sendikaları açısından 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile birlikte 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu yürürlükten kaldırılarak, örgütlenme ve toplu pazarlık alanına ilişkin düzenleme tek yasada yapılmıştır. Yeni kanun ile birlikte sendikaların kurulması kolaylaştırılmış, sendikaya üye olmak ve ayrılmak için gerekli olan noter koşulu kaldırılmıştır. İşkolunda toplu sözleşme yapabilmek için gerekli olan işkolu barajı yüzde 1’e, çoğunluk barajı işyerlerinde çalışanların yarısından fazlasına ve işletmelerde yüzde 40 olarak belirlenmiştir. (23)

2012 yılı verileriyle ülkemizde kamuda sendikalaşma yüzde 63,8 iken, İsveç’te bu oran yüzde 93,  Finlandiya da ise 86 idi.(11)

Türkiye’de 2014 Ocak ayı itibariyle 11.6 milyon işçi bulunduğu görülmektedir. 6356 sayılı Kanun kapsamında örgütlenen işçilerin sayısı 2014 Ocak ayı için 1.096.540 ve sendikalaşma oranı yüzde 9,45 olarak gerçekleşmiştir.(8)

ÇSGB 31.01.2018 verilerine göre resmi sigortalı işçi sayısı 13,8 milyon iken sendikalı işçi sayısı 1,7 milyon yani % 12,38 sendikalı olduğu görülmektedir.

 

Tablo 2: İşçi Sendikalarının 2018 Güncel Durumu

İŞÇİ SENDİKALARI  ÜYE SENDİKA SAYISI ÜYE SAYISI ORANI
TÜRK-İŞ’E BAĞLI İ.S. 33 925.039 % 6,68
HAK-İŞ’E BAĞLI İ.S. 21 615.301 % 4,44
DİSK’E BAĞLI İ.S. 21 149.187 % 1,07
BAĞIMSIZ 80   24.153 % 0,17
BİRLİK İ.S.    5         381 % 0,00
TÜM-İŞ İ.S.    7         336 % 0,00
SENDİKALI TOPLAM 167 1.714.397 % 12,38

* ÇSGB Ocak 2018 verileri

 

İşveren Sendikalarına bakacak olursak TİSK’e bağlı olan 21 İşveren Sendikası varken 43 sendika Bağımsız olarak görülmektedir. Sağlık alanında Aile Hekimleri Sağlık ve Sosyal Hizmetler İşverenleri Sendikası (Aile-SEN) ve Türkiye Salık Endüstrisi İşveren Sendikaları (SEİS) olarak göze çarpmaktadır.

 

 

 

 

 

BÖLÜM 2 :

ÜLKEMİZDE SAĞLIK İŞ KOLUNDA SENDİKALAŞMA

 

Bu bölümde sendikalar tarihini sağlık iş kolunda çalışanların sendikalaşma tarihi olarak kısaca değerlendirmeye çalışacağız. Önceleri cemiyet ve dernekler olarak başlayan sağlık ile ilgili sendikal faaliyetlere kısaca bir göz atalım…

Sağlık alanında cumhuriyet döneminde kurulan ilk dernek 1927 yılında Mardin Mebusu Baytar Muallim Mehmet Nuri Bey’in başkanlığında İstanbul’da kurulan “İstanbul Etibbayi Baytariye Muhadenet Cemiyeti”dir. Bu dernek o dönemde, 420 asil ve 60 fahri üyeye sahipti ve 1935 yılında “Türk Baytarlar Birliği” adını alacaktır.(17)

Türkiye’de Tabip Odaları Etibba Odaları adıyla “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair 11 Nisan 1928 tarih ve 1219 sayılı kanuna müteferri Etibba Odaları Nizamnamesinin Maddei Muakkatesi ahkamına tevfikan” kurulmuştur.(14)

1929 yılında önce “İstanbul Etibba Odası” kurulmuş ve İstanbul Vali Vekili Bey’in nezareti altında Sıhhıye Müdürü Ali Rıza Bey tarafından başkanlığı yapılan oturumda ilk yönetim kuruluna aynı zamanda Tıp Fakültesi Dekanı olan Dr. Tevfik Salim Paşa ve ekibi seçilmiştir.(14)

İstanbul’da 1933 yılında kurulan “Türk Hastabakıcı Hemşireler Cemiyeti” Kızılay Derneği binası merkezli faaliyet göstermekteydi.(18) Bu Cemiyet, Prof. Dr. Besim Ömer Paşa’nın önerisiyle hasta bakıcı diplomasına sahip bazı kişiler tarafından kurulmuştur. 1943 yılından sonra derneğin yönetimi yapılandırılarak okul mezunu hemşirelere geçmiştir. Daha sonra “Türk Hemşireler Derneği” adını almıştır.(17,28,54) 2 Mart 1973 yılında, 1630 sayılı Dernekler Kanunu gereğince Türk Hemşireler Derneği  Genel Merkezi Ankara’ya taşınmıştır. 2006 günü yapılan  50. Olağan Seçimli Genel Kurul’u sonrasında şube sayısı 15’e yükselmiş, 2015 günü yapılan 53. Olağan Seçimli Genel Kurulunda şube sayısı 20’ye çıkmıştır. (54)

Sağlık Memurları Cemiyeti”nin kuruluş tarihi 1946’dır. Daha sonra bu dernek, Türkiye Sağlık Memurları Okul ve Kolejlerini Bitirenler Derneği, daha sonra da 1975 Ekim’inde Tüm Sağlık Çalışanları Derneği (TÜS-DER) adını alacaktır.(17)

20.2.1947 yılında 5018 sayılı Sendikalar Yasası’nın onanmasından sonra, diğer alanlarda sendikalar kurulmaya başlanmıştı. Ancak sağlık alanında sendikal örgütlenme 1950 yılına kadar görülmemiştir.

İlk sendikal yapı 1954 yılında kurulan “İstanbul Sıtma Savaş ve Hastane İşçileri Sendikası”dır. İkincisi 1961 yılında İzmir’de kurulan “Türkiye Sağlık İşçileri ve Müstahdemleri Sendikası”dır. Üçüncüsü 1962 yılında İstanbul da kurulan “Türkiye Sağlık İşçileri ve Personeli Sendikası” olup bu sendika İstanbul Verem Savaş Derneği Erenköy Sanatoryumu’nda sağlık işkolunun ilk işyeri toplu iş sözleşmesini gerçekleştirmiştir. Dördüncüsü ise 1965 yılında kurulan “Türk Sağlık İş Sendikası”dır.(17)

Sağlık işkolunda kurulu derneklerden biri de “Hayvan Sağlık Memurları Okulunu Bitirenler Derneği”dir. Bu dernek 1952’de İstanbul’da kuruldu. Bu dernekle aynı binada, Ankara’da, 1965’te “Türkiye Hayvan Sağlığı Memurları Sendikası” kurulmuştur. Gerek dernek gerek sendika, “Hayvan sağlık memuru” unvanını değiştirmek için uzun yıllar mücadele etmiş ve 1983 günü “Veteriner sağlık teknisyeni” olarak değiştirilmesinde büyük rolü olmuştur.(17)

1953 yılında 6023 sayılı yasa ile “Türk Tabipleri Birliği- TTB” kuruldu. Böylece İstanbul bölgesi ile beraber 22 tabip odası da kurulmuş bulunuyordu. Hekimlerle hekimlerin ilişkilerinin düzenlenmesi amacıyla kurulan TTB ilk dönemlerde sınıf hareketinden uzak durmuştur.(14,17)

TTB Merkez Konseyi Kurucu başkanı Doç. Dr. Ahmet Rasim Onat 1953-1961 yılları arasında 8 yıl (4 dönem) TTB Başkanlığı yaptı. İlk Türk Hekimi olarak girdiği Dünya Tabipler Birliği Yönetim Kurulunun 1957-58 yıllarında başkanlığında bulundu. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nce 1956 yılında hazırlanan Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi, 19 Şubat 1960 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. (14) Ayrıca bu dönemde 22 uzmanlık dalı vardı, toplam 3722 uzman hekimin 1038’i dâhiliye, 526’sı hariciye, 403’ü nisaiye, 294’ü çocuk uzmanı idi.(14)

Tablo 3: 1953 yılında Türkiye’deki Tıp Mensubu Sayıları

Memur Asker Serbest Toplam
Tabip 3.558 875 2.999 7.432
Diş Tabibi 56 58 1.128 1.242
Eczacı 166 178 680 1.024
Ebe 435 0 1.288 1.723
Hemşire 1.014 306 16 1.336
Sağlık Memuru 1.759 0 377 2.136
Köy Sağlık Memuru 1.533 0 0 1.533
Köy Ebesi 1.024 0 314 1.338

*https://www.ttb.org.tr/ttb_tarihi/giris.html

 “Türk Veterinerler Birliği” 1954 yılında kurulmuştur. Daha sonra adı Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak değiştirilmiş olup Tablo 4’te görüleceği gibi 2017 yılında 23 bin üyeli 56 odadan oluşan bir STK olarak varlığına devam edecektir.

1956 yılında 6643 sayılı yasa ile “Türk Eczacılar Birliği” İstanbul’da kuruldu. 1961 ve 1982 yılları Anayasaları ile kamu kurumu niteliği kazanmıştır. TTB gibi 1984 yılında Genel Merkez Ankara’ya taşınmıştır. Birlik o tarihten beridir, eczacıların faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleki dayanışmanın önemine vurgu yapmak, eczacılığın genel amaçlarına uygun olarak gelişmesini sağlayarak, meslek disiplini ve ahlakını korumak üzere çalışmalar yürütmektedir. Tablo 4’te 2017 yılı itibariyle 54 oda ve 31 bin üyeye sahip olduğu görülmektedir. (43)

*

İzmir’de kurulmuş olan Türkiye Sağlık İşçileri ve Müstahdemleri Sendikası ile İstanbul’da bulunan Türkiye Sağlık İşçileri ve Personeli Sendikası 1964 yılında birleşerek “Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası’’ kısa adı ile “Sağlık-İş” olan sendikayı kurmuşlardır. Aynı yıl Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası yaptığı olağanüstü genel kurul ile genel merkezinin Ankara’ya taşımasına ve Uluslararası Kamu Çalışanları Federasyonu’na üyelik başvurusu yapmaya karar vermiştir. 1965 yılında sağlık işkolunda kurulan “Türk Sağlık-İş Sendikası”, Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası’na katılmıştır.(17)

624 sayılı kanun ile 1965-1968 yıllarında sendika sayı kısa zamanda 500’e, sağlık alanında ise 31’e yükselmiştir. Sağlık işkolu, işçi-memur ayırımının en çok istismar edildiği alanlardan biri olacaktır. Meslek uygulamalarının, günlük çalışma saatlerine uymaması ve kesinti kabul etmemesi; çalışanların kendini koruyacak araçlardan yoksun olması çalışma koşullarını olumsuz yönde etkilemiştir. Sağlık işkolunda sendikalaşmanın uzun süre engellenmiş olması da bu nedenledir. İşçi-memur ayırımının sık sık gündeme getirilmesi ve meslek arasında görev-yetki dağılımının hiçbir zaman tam olarak yapılmaması; meslek gruplarının birbirlerine düşmelerine, birlikte örgütlenmelerinin önüne ciddi engeller çıkmasını getirmiştir.(17)

1971 yılında memurların sendikalı olmaları yasaklanmıştır, işçilerinde daraltılmıştır. Darbeyle kapatılan sendikaların sayısı 600’e yakındır. Toplam üye sayısı 200.000’i bulmuştur. Kamu çalışanı sayısı ise 500.000 dolaylarındadır. Bu dönemde 29 sağlık iş kolu memur sendikası vardı. Memurlara getirilen sendikal yasaklar, dernekleşmenin önünü açmıştır. Tüm-Der, Tüm Sağlık-Der, Memur-Der vb. dernekler ile mücadeleye devam edilebilmiştir.(17)

Sağlık-İş’in 1971 tarihinde Çalışma Bakanlığı’na bildirdiği üye sayısı 17.134’tür. 1973 yılında çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamuda çalışanlardan kimlerin işçi, kimlerin memur olduğunun belirlenmesi yetkisi Yüksek Hakem Kurulu’na verilmiştir. YHK, yaptığı saptamalarda “sağlık hizmetlerinde hizmet üreten tüm meslek gruplarını” işçi kabul etmiştir. Yaklaşık 25 yıl sonra 1995’te üye sayısı 15.795’ti. 1970-1980 arasında Birleşmiş Sağlık İşçiler Sendikası, Devrimci Sağlık İş Sendikası, Hastane İşçileri Sendikası aktif eylemlerde bulunmaktaydı.

*

1980-2000 arası dönem…

Milli Güvenlik Konseyi’nin 12 Eylül 1980 tarihli ve 7 sayılı bildirisiyle kamu görevlileri derneklerinin etkinliklerine son verilmiş; 4 Ekim 1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine uymadıkları için de neredeyse tamamı kapatılmıştır.(11)

12 Eylül darbesiyle 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılanmıştır. Yargılananlardan 7 bin kişi için idam cezası istenmiş, 517 kişi idam cezasına çarptırılmış; bunlardan 50’si de idam edilmiştir. (11)

12 Eylül sonrasında çok daha zor koşulların varlığı, dünya çapında özelleştirme politikalarının öne çıkması, Türkiye toplumunun çürütülmesi, uzun bir süre örgütlenmeyi engellemiş; kurulu dernekleri hiç kıpırdayamaz duruma düşürmüştür. 1987 yılında akademik düzeyde başlayan tartışma, kamu çalışanları arasında yankı bulmuş ve örgütlemenin bir başka süresi, bir başka anlayışla başlatılmıştır. Anayasanın 90.maddesi ile Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerden çıkılarak başlanan sendikalaşma süreci, fiili sendikacılığın belki de Türkiye tarihinde ilk örneğini oluşturmuş ve başarıya ulaşmıştır. Prof. Dr. Nusret Fişek ve TTB yönetimi 12 Eylül sonrası hekim hakları ve eşit adaletli yaşam hakkı çabalarıyla hem toplumun eşit ve ücretsiz sağlık almaları konusunda yeni bir mücadele döneminin başlangıcı oldu. 1988 yılında ilk büyük ”Beyaz Eylem diğer adıyla Beyaz Yürüyüş” Ankara da yapıldı. (17)

TTB’de artık “muhalif kimlik ve sendikalılaşmak gerekli” fikirleri tartışılmaya başladı. İstanbul ve Ankara Tabip Odaları başta çeşitli aktivitelerde bulunarak Türk Tabipleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği ve Türk Veterinerler Birliği 1988 yılı Kasım ayında imzaladıkları bir protokolle “Sağlık Meslek Birlikleri Danışma Kurulu”nu oluşturmuşlardır. Sağlık meslek birliklerinin dayanışmasını ve birlikte hareket etmesini dileyen bu hareket, 1989’da Ankara’da, “sağlık mesleklerinde çalışanların özlük haklarını ağırlıkla işleyen”, 1. Sağlık Kurultayını; 1990’da “insan haklarını ağırlıkla inceleyen” 2. Sağlık Kurultayını düzenlemiştir. 1993’te Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) ile Türkiye Barolar Birliğini içine alan Kurul, “Meslek Birlikleri Danışma Kurulu” adını almıştı.(17)

1983 yılında çıkarılan 65 ve 83 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK), TTB Merkez Konseyi’nin çalışma yeri İstanbul’dan Ankara alınmış ve bu göreve seçilenlerin Ankara’da oturma zorunluluğu getirilmiştir. 65 sayılı kararname ile birlikte odaların gözetim idari ve mali denetimi de Sağlık Bakanlığına verilmiştir.

Prof. Dr. Fişek; halka çağdaş sağlık hizmeti götürmek üzere 224 sayılı yasaya dayalı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmiş Örgütlenme modelini kurmuş, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, Refik Saydam Hıfzıssıhha Okulu Müdürü ve Hacettepe Üniversitesi’nde kurucusu olduğu Toplum Hekimliği Enstitüsünde çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. 1984-1990 yılları arasında başkanlık görevinde bulunmuş ve pek çok çalışmaya ve kazanıma katkısı olmuştur. 1986 yılında diş hekimleri 3224 sayılı yasayla yeni kurulan “Türk Diş Hekimleri Birliği” içinde yer almak üzere Türk Tabipleri Birliği’nden ayrılmışlardır. 1988 Ankara “Beyaz Yürüyüş” miting ve eylemleri, sendikalar ve kamu hizmetinde sendikacılık konusunda toplantılar ve sempozyumlar gerçekleştirmiştir.(17)

Çok yoğun şekilde açılan yeni tıp fakülteleriyle, 12 Eylül sonrası hekim sayısı hızla artmıştır. 10 yıl içinde iki katına ulaşmıştı. Ancak hekimlerin gelirlerinin de aynı hızla azaldığı, mesleki haklarının kısıtlandığı, uzman hekim sayısının çok arttığı, özelleştirmenin ve beraberinde gelen birçok sorunun hekimlerin tepkilerini çektiği, söylenmektedir. Ancak daha sonrasında kurulan sendikalarda hekim üye sayılarının yüksek olmadığı belirtilmektedir. Hekimlerin sendikal mücadeleye katılmamasın nedeni olarak ise hekimlerin henüz sınıfsal açıdan işçileşememesi gösterilmektedir. Dönemin siyasi iktidarının, hekimlerin ekonomik gelirlerini artıran birçok uygulamaya giderek bu sürecin örgütlenmenin aleyhine gelişmesine neden olduğu belirtilmektedir.(17)

TTB; 1953’ ten bu yana devam eden süreçte, 2017 yılı Temmuz verilerine göre 80 bine yakın üyesi ve 100 hekim ve üzerinde üyesi olan 63 ilde örgütlenmesi bulunmaktadır.

 

Tablo 4: Sağlık Alanında Faaliyette Bulunan Bazı Sivil Toplum Kuruluşları ve Meslek Örgütleri

MESLEKİ

ÖRGÜTLERDEN

ÖRNEKLER

KURULUŞ

TARİHİ

1998 YILI

ÜYE SAYISI (1000)

1998 YILI

ODA SAYISI

2017 YILI

ÜYE SAYISI (1000)

2017 YILI

ODA SAYISI

T T B 1953 60 52 103 65
T E B 1956 23 39         31 ** 54
T V H B 1954 15 36 23 56
T D H B 1985    16 * 26*      20 ***     34***
A H E F 2008  0 0 15 70

*2004 yılı   **2014 yılı  ***2016 yılı verileri kullanılmıştır.

Kamu emekçilerinin 1989 yılında başlayan sendikalaşma çalışmaları, sendikaların 1990 yılından başlayarak birbirinin ardı sıra kurulmaları ile yeni bir evreye girmiştir. Bu evre sendikaların yasallığını ve meşruluğunu kabul ettirme evresidir. Bu dönemde sağlık alanında 26 Ekim 1990’da İstanbul’da “Sağlık Emekçileri Sendikası”(Sağlık-Sen), 11 Ocak 1991’de İstanbul’da “Tüm Sağlık Çalışanları Sendikası”(Tüm Sağlık Sen) ve 19 Şubat 1991’de Ankara’da “Genel Sağlık İşkolu Kamu Görevlileri Sendikası”(Genel Sağlık-İş) ve 1992 yılında “Sosyal Hizmet Sen” adıyla sendikalar kurulmuştur.(17)

1990 yılında kurulan SES yani Sağlık Emekçileri Sendikası,1995 yılında Çevre ve Sağlıkçılar Sendikası, 1999 yılında Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası olarak devam etmiştir.

1991 Tüm Sağlık Sen, Tüm Sağlık Çalışanları Sendikası, Genel Sağlık İş Sendikası Kuruldu. Memurların sendikalı olmasının yasaklanmış olması 1992 yılında Danıştay tarafından mahkeme kararıyla iptal edilmiştir. 1992 yılında İLO’nun sendikal özgürlüklerle ilgili 87’nolu sözleşmesi 3847 ve 3848 sayılı kanunlar ile yasalaşınca ivme kazanmıştır.

1992 yılında ilk memur sendikaları konfederasyonu olan Türkiye Kamu Sen kurulmuş ve 14 sendika Türkiye Kamu Sen çatısı altında birleşmiştir. 1992 Sosyal Hizmet Sendikası kuruldu. 1994 yılında Türk Sağlık Sen, Genel Sağlık İş ve Sağlık Sen birleşmiştir.

21.8.1994’te ilk birlik görüşmesi, Genel Sağlık-İş, Tüm Sağlık Sen ve Sağlık Sen arasında yapılmıştır. Bu tarihten sonra olumlu ve olumsuz gelişmeler birbirini izlemiştir. Ancak en önemli gelişme, 11.3.1995’te sosyal hizmetlere örgütlü Sosyal Hizmet Sen Başkanlar Kurulu’nun, kendini sağlık işkolu içinde yer aldığını belirlemesi ile başlamıştır. Buna bağlı olarak 30.9.1995 tarihinde Sosyal Hizmet Sen birlik çağrısı yapmıştır. Süreci 1996 yılında dört sendikadan seçilen delegelerin yeni sendikanın Merkez Yönetim Kurulu’nu seçmesi ile tamamlanmış ve işkolunun adı “sağlık ve sosyal hizmet” olarak belirlenmiş böylece kapsamı da genişlemiştir.

1995 yılında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu “KESK” tüzel kişilik kazanmıştır.

*

Sağlık İş Kolunda 2000 Sonrası Günümüze Kadar Yaşanan Gelişmeler

Kurtuluş Savaşı sonrası yeni kurulan ülkemizde 1923 yılında 344 hekim, 136 ebe, 560 sağlık memuru, 60 eczacı bulunmaktaydı. 5 yıl kadar sonra yani 1928 yılında hekim sayısı 1078 ’e, ebeler 377’e ve sağlık memurları 1059’ a ulaşırken hemşire sayısı ise 130 olarak görülmekteydi. Tablo 3 incelenecek olursa 1950-1960 yılları arasında hekim sayısı 7 bin arttığı, 1980 sonrası dönemde 23 bin, 1990 sonrasında 35 bin artarak 85 bine ulaştığı görülecektir. 2000-2016 arası 16 yılda hekim sayısı 60 bin artarak 145 binlere ulaşmış bulunmaktadır. Ebe sayısında aynı artış nedense gerçekleşememiştir.

Tablo 5: Sağlık Personeli Dağılımı 1928-2016 Yılları Arası Karşılaştırmaları

Yıllar Hekim Diş Hekimi Hemşire S.Memuru    Ebe Eczacı
1928 1 078        – 130 1 059 377 108
1940 1 500  – 405 1 462 616 129
1950 3 020  – 721 4 018 1 385 130
1960 9 826 1 367 2 420 5 595 3 126 1 406
1970 15 856 3 245 8 796 9 954 11 321 3 011
1980 27 241 7 177 26 880 11 964 17 197 11 379
1990 50 639 10 514 44 984 21 547 30 415 15 792
2000 85 242 15 906 69 550 51 887 41 594 21 927
2010 123 447 21 432 114 772 99 302 50 343 26 506
2016 144 827 26 674 152 952 144 609 52 456 27 864

* TUİK İstatistiklerinden derlenmiştir

2001 yılında çıkarılan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu bir dönüm noktasıdır aslında. Sağlık işkolu tanımı olarak; Hastaneler, sanatoryumlar, bakım ve dinlenme evleri, doğum ve çocuk bakım evleri, kreşler, doktor muayenehaneleri klinikler gibi sağlık kuruluşları, diş  klinikleri, röntgen muayenehaneleri ve benzerleri ile hayvan bakım evlerinde yapılan her türlü sağlık  işleri. (50)

Tablo 6: 2017 Sağlık ve Sosyal Hizmetler İşkolu İşçi Sendikaları

SAĞLIK İŞKOLU İŞÇİ SENDİKALARI 2017 ORANI
ÖZ-SAĞLIK İŞ 22.006 6,28
TÜRK SAĞLIK İŞ 18.181 5,19
DEV- SAĞLIK İŞ        594 0,17
SIHHAT İŞ        447 0,13
TİG-SEN            9 0,01
SENDİKALI İŞÇİ GENEL TOPLAM 41.237 12,2

* ÇSGB Temmuz 2017 verilerine göre düzenlenmiştir.

 

Sağlık ve Sosyal Hizmet İşkolu’nda toplam 382.685 işçi çalışmakta olup sendikal örgütlenme %12’dir. Türkiye’deki toplam işçiler arasında sendikalaşma oranı da yaklaşık aynıdır. Toplamda 13,5 milyon işçi arasında sendikalı olan sayısı 1,7 milyondur. 6356 Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nda toplu iş sözleşmesi yapılabilmesi için getirilen %3 işkolu barajı Anayasa Mahkemesi Kararı ile bütün sendikalar için %1 olarak belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından sonra Sağlık ve Sosyal Hizmetler işkolunda 2015 yılında toplu sözleşme yapabilecek iki sendikanın olduğu görülmektedir. Bu sendikalar: Sağlık-İş ve Öz Sağlık-İş’tir ve toplam sendikalı işçi üyelerinin yaklaşık % 97,5’nu oluşturmaktadır.(25)

 

– Sağlık İş (Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası 1961) – TÜRK İŞ

– Dev Sağlık İş (Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası 1973) – DİSK

– Sıhhat İş (Tüm Sağlık Hizmetleri İşçileri Sendikası 2012)

– Öz Sağlık İş (Öz Sağlık ve Sosyal Hizmet İşçileri Sendikası 2014) – HAK-İŞ

– Tig-Sen (Taşeron İşçileri Genel Sendikası 2015)

– Tüm Sağlık-İş Sen (Tüm Sağlık İşçileri Sendikası 2015)

Sağlık İş kolundaki sendikalarda cinsiyete göre 2014 yılı üye dağılımına bakıldığında 473.131 kişiden 272.469 kişinin yüzde 58 kadın olduğu, sendikalaşmaya göre ise 348.571 kişiden 198.189 kadın kamu görevlisinin de aynı şekilde yüzde 57 sendikalı olduğu ve erkeklerin ise ancak yüzde 43’nü oluşturduğu görülmektedir.(15)

2016 ÇSGB Çalışma Hayatı istatistiklerine göre 12,6 milyon çalışan içinde sağlık iş kolunda çalışan işçi sayısı 309 bin olup sendikalı olan işçi sayısı 25 bin oranın da yüzde 8.12 olduğu görülmektedir. 2017 yılında işçilerde % 12,4 olan sendikalaşma kamuda % 69,2 gibi çok daha farklı bir orandadır.

Tablo 7: İşçi – Kamu Görevlileri ve Sendikalaşma Oranları

  TOPLAM SAYISI SENDİKALI SAYISI ORANI  
TOPLAM İŞÇİ ÇALIŞANLAR* 13.844.196 1.714.397 % 12,4
SAĞLIK İŞ KOLU İŞÇİ      382.685        46.542 % 12,2
KAMU GÖREVLİSİ SAYISI**   2.431.228 1.684.323 % 69,2
K.G.SAĞLIK İŞ KOLU      524.478     370.428 % 70,6

*İşçi çalışanlar için Ocak 2018,**Kamu Görevlisi için ÇSGB Temmuz 2017 verileri baz alınmıştır.

 

2002-2017 arası dönemde kamu görevlisi sayısı  % 79 artarak 1,3 milyondan 2,4 milyona ulaşmıştır. Sendikalılaşma oranı 2002 yılında % 47,94; 2017 yılında % 69,28’dir. 15 yıllık süre içinde artan kamu görevlisi sayısı kadar sendikalı sayısının da artması oldukça ilginç olup sendikalı kamu görevlilerinde % 258 artmış gözükmektedir.

 

Tablo 8: Kamu Görevlileri Sendikalaşma Oranları 2002-2017

  2002 2017 ARTIŞ MİKTARI ORANI
KAMU GÖREVLİSİ 1.357.326 2.431.228 1.073.902 %  79
SENDİKALI K.G. 650.770 1.684.323 1.033.553 % 258
ORANI % 47,94 % 69,28    

 

Şekil 1 : Kamu Görevlileri Sendika Durumları 2017

 

Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonları

Üye sayısı en çok olan ilk üç konfederasyon Memur Sen, Kamu Sen ve KESK ile sağlıkla ilgili ilk üç sendika incelendiğinde; Sağlık Sen, Türk Sağlık Sen ve SES’in oldukları görülmektedir.

Memur Sen

Memur-Sen’in kuruluşu yolunda ilk adım, 1992 tarihinde Eğitimciler Birliği Sendikası’nın kurulmasıyla atıldı. Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ise 1995 tarihinde kuruluş işlemlerini tamamladı. 18 Kasım l995 tarihinde toplanan ilk Olağan Genel Kurul yapıldı. Türk-iş, Hak-iş, DİSK, KESK, Türkiye Kamu-Sen genel başkanlarının ilk kez 27 Ocak 1999 günü bir araya gelmesi ve ortak sorunların görüşülmesi amacıyla Emek Platformu’nun kuruldu. 2005 tarihinde yapılan 2. Olağan Genel Kurul sonrası 2008 tarihindeki 3. Olağan Genel Kurul’a kadar 314.701 üyeye ulaşmıştır.

2011’de yapılan 4. ve 2015’de 5.Olağan Genel Kurul gerçekleştirildi. 2002 yılında 41 bin üyesi varken 2017 yılında yaklaşık 24 kat (% 2381) artarak 997 bine ulaşması, yine bağlı kuruluşu Sağlık Sen’inde 1.817 den 244 bine % 1344 artarak yükselmesi oldukça dikkat çekicidir. (44)

Kamu Sen-Türkiye Kamu Sen

1992 yılında 14 sendikanın bir araya gelmesiyle kurulmuş, olan Türkiye’nin ilk memur sendikaları Konfederasyonudur.  2002 yılında 329 bin üyeli iken 2014 yılı itibarı ile sendikalara üye olabilecek 2,27 milyon kamu görevlisinin 450 bini Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikalara üyedir. 2017 yılında 395 bine ulaşan Kamu Sen’e bağlı olan Türk Sağlık Sen ise 2002 yılında 46.195 iken 2017 yılında 91 bine ulaşmıştır. (45)

KESK

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, kısaltması KESK olan 8 Aralık 1995’te kurulan memur sendikaları konfederasyonudur. Kamu emekçileri sendikalarını kurmadan önce, Kamu Çalışanları Platformu (KÇP) adıyla oluşturdukları birlikteliklerini, sendikalar kurulduktan sonra, iş ve güç birliğini sağlamak amacıyla Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu’nu (KÇSP) oluşturarak sürdürdüler. Bu iki platform 1994 Nisan’ında bir araya gelerek, kamu emekçilerinin birleşik sendikal eylemini ve mücadelesini sistemli bir tarzda sürdürmek amacıyla, konfederal bir yapılanmanın kurulması konusunda görüş birliğine vardılar. 9 Temmuz 1994’te ise komisyonların adının Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonlaşma Kurulu (KÇSKK) olması kararlaştırıldı. 8 Aralık 1995 tarihinde Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) kuruldu. KESK 1. Olağan Genel Kurulu’nu 16-17-18 Ağustos 1996 tarihinde yaptı. 2002 yılında 262 bin üyesi bulunan KESK 2017 yılında 167 bine azalmış, buna bağlı olan SES ise 24 binden 26 bine ulaşmış görülmektedir.(13,46)

Tablo 9:Kamu Görevlisi Çalışanları Konfederasyonlarının 2002-2017 Karşılaştırılması

2002 2017 ORANI
MEMUR-SEN    41.871 997.089 % 2381 artmış
KAMU SEN 329.065 395.250     % 20 artmış
KESK 262.348 167.403       % 36 azalmış
DİĞER  KONFEDERASYONLAR 1.710   83.646 % 4890 artmış
BAĞIMSIZLAR 15.776   40.935   % 259 artmış
GENEL TOPLAM 650.770            1.684.323

*ÇSGB Temmuz 2017 verilerine göre hazırlanmıştır.

 

 

Şekil 2:Konfederasyonlar 2002-2017 Karşılaştırması

 

2004 yılından 2013 yılına kadar geçen süreçte, konfederasyonların sayısında % 60, sendikaların sayısında ise % 185’lik artış gerçekleşmiştir. Sonuç olarak, Türkiye’de memur sendikalarında görülen bu durum, birleşerek güçlenmek yerine, ayrışmanın tercih edilmesi olarak bazı kaynaklarca yorumlanmaktadır.(8)

Türkiye’de 2013 yılı itibariyle kamu hizmetlerinde çalışan ve sendika üyesi olabilecek 2.134.638 memur bulunmaktadır. 4688 sayılı Kanun kapsamında örgütlenen memurların sayısı 2013 yılı için 1.468.021 ve sendikalaşma oranı yüzde 68,77 olarak gerçekleşmiştir. Sağlık alanında bu oran % 73,35’tir.Yerel yönetim hizmetlerinde  % 89 olarak gözükmektedir.(8)

 

 

 

Tablo 10: Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonları 2018

KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI KONFEDERASYONLARI
KESK G.O.P. Çehre Sokak No:6/l Çankaya/Ankara
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
TÜRKİYE KAMU-SEN Erzurum Mah. Talatpaşa Bulvarı No:160 Cebeci/ANKARA
Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu
MEMUR-SEN Oğuzlar Mah. 1371Sk. No:1 Balgat/ANKARA
Memur Sendikaları Konfederasyonu
BASK Kızılay İzmir 2. Cad.Turtes İş Hanı No:34 K:4 Çankaya/ANKARA
Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu
BİRLEŞİK KAMU-İŞ Şehit Adem Yavuz Sk. No:14/14 Kızılay/ANKARA
Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu
HAK-SEN GMK BulvarıNo:40/2 Kat:2 Demirtepe/ ANKARA
Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu
ÇALIŞAN-SEN GMK Bulvarı No:39/20 Maltepe/ANKARA
Çalışanlar Birliği Sendikalar Konfederasyonu
TÜM MEMUR-SEN GMK Bulvarı Aytuna Apt. No:47/2-4 Demirtepe Çankaya/ANKARA
Tüm Memur Sendikaları Konfederasyonu
ANADOLU-SEN Sümer 1Sk Menekşe Apartmanı No:5/5 Çankaya/ANKARA
Anadolu Eksen Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu
https://www.csgb.gov.tr/home/contents/sendikalar/konfederasyonlar/18.04.2018

Ülkelere göre sendikalaşma oranlarına bakıldığında 2012 yılında Fransa’da % 15, ABD’de % 36, İngiltere’de % 59 olan oran ülkemizde olan oran ülkemizde % 64 iken İsveç’te % 93 olarak gözükmektedir.(11)

Tablo 11: Bazı Ülkelerde Sendikalaşma Oranlarının Karşılaştırılması 2012

ÜLKE ADI KAMU KURUMU                        SENDİKALAŞMA ORANI (%) ÖZEL ÇALIŞMA ALANINDA SENDİKALAŞMA ORANI (%)
İSVEÇ 93 77
FİNLANDİYA 86 55
TÜRKİYE 64 55
İNGİLTERE 59 17
ABD 36 8
FRANSA 15 5

 

2008 yılında aile hekimliği dernekleri federasyonlaşarak 2008 yılında “AHEF” kurulmuştur. 2018 yılı verilerine göre 70 il derneğinin AHEF üyeliği bulunmaktadır. 9 ilde Aile Hekimleri Derneği bulunmamaktadır.(53) Yaklaşık 22 bin Aile hekimlerinden 15 bin üyesi bulunmaktadır.

2012 yılında kurulan “Aktif Sağlık Sen” 2016 yılında “Kamu ve Üniversite Hastaneleri Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası” “Kamu Sağlık Sen” olarak devam etmiştir.

2013 yılında kurulan “Aile Sen”, 2014 yılında “Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası” kurulmuştur.

Sağlık alanında 2004 yılında 7 sendika var iken; 2014 yılında 21 sendika; 2018 yılında 6 işçi sendikası ve 26 memur sendikası mevcuttur. Uzman hekimlerde sendikalaşma oranı pratisyen hekimlere göre oldukça düşüktür.

2017 yılında sağlık sektöründe toplam 25 kamu çalışanı sendikası olmasına rağmen sendika üyeleri yoğun olarak 3 sendikada toplanmışlardır. Sağlık Sen % 46.58; Türk Sağlık Sen % 17.45; SES % 5.06 oranı ile toplam üye sayısının % 69’nı oluşturmakta olup sağlık iş kolundaki ilk üç sırada yer almaktadırlar.

SAĞLIK SEN:

Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası Sağlık-Sen, 06 Haziran 1995 tarihinde “Çevre ve Sağlıkçılar Sendikası” olarak kurulmuştur. Çevre ve Sağlıkçılar Sendikası 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Yasası çıkmadan önceki ilk Olağan Genel Kurul toplantısı 19 Eylül 1998 yılında yapmıştır. Sağlık-Sen, 4688 sayılı Yasa gereğince 1. Olağan Genel Kurulu’nu 09-10 Mart 2002 tarihlerinde gerçekleştirmiştir. Kurulduğu günden itibaren kendi hizmet kolunda en fazla büyüyen sendika olma özelliğini koruyan Sağlık-Sen, 1. Olağan Genel Kurulu’nda üye sayısı 2 bin 600’dür. Sağlık-Sen II. Olağan Genel Kurulu’nu 19-20 Mart 2005 tarihlerinde gerçekleştirmiştir. Sağlık-Sen 02-03 Şubat 2008 tarihlerinde gerçekleşen III. Olağan Genel Kurul, 08-09 Ocak 2011 tarihlerinde gerçekleşen IV. Olağan Genel Kurulda; Sağlık-Sen 5. Olağan Genel Kurulumuz, 10-11 Ocak 2015 tarihinde Ankara’da yapıldı. 2005 yılında 26.842; 2014 yılında 205.773; 2017 yılında ise 244.321 üyesi bulunmaktadır. 2009 yılından bu yana yetkili sendika olarak temsil etmektedir. 2017 Sendikalaşma oranı yüzde 66’dır. Sendikalı olmayanlarda hesaba katıldığında bu oran % 46,58 olarak gözükmektedir.(47)

TÜRK SAĞLIK SEN:

Kuruluş tarihi 1992 yılı olan Türk Sağlık-Sen 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununun kabul edilerek 12 Temmuz 2001 tarih ve 24460 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesinin ardından 16-17 Şubat 2002 tarihinde 1. Olağan Genel Kurulunu, 05-06 Şubat 2005 tarihinde 2. Olağan Genel Kurulunu yapmıştır. 16-17 Şubat 2008 tarihinde 3. Olağan Genel Kurulu’nu, 12-13 Şubat 2011 tarihinde 4. Olağan Genel Kurulu’nu yaparak, 15-16 Şubat 2014 tarihinde 5. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirmiştir. Türkiye genelinde teşkilatlanan sendikanın 82 şubesi ve 12 il temsilciliği bulunmaktadır. 2002 – 2008 arasında 7 kez yetkili sendika olmuştur. Sağlık-Sen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) resmi verilerine göre 2002 yılında 46 Bin 195, 2005 yılında 65.561; 2010 yılında 94 bin; 2015 yılında ise 101 Bin 478; 2017 yılında 91.525 üyesi vardır. 2017 Sendikalaşma oranı yüzde 25’dir. Sendikalı olmayanlarda hesaba katıldığında oran % 17,45 olarak gözükmektedir. (48)

 

SES:

1990 kuruluş yılı olup 1996 yılında Genel Sağlık İş, Tüm Sağlık Sen, Sağlık Sen ve Sosyal Hizmet Sen SES çatısı altında birleşerek tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini kucaklayacaklarının sözünü verdiler. SES Kamu Emekçileri Sendikal Hareketinde KESK‘in (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) ve PSI (Uluslararası Kamu Çalışanları Sendikaları Federasyonu) üyesidir. KESK, DİSK, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ile birlikte ICFTU (Dünya Özgür İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ve ETUC (Avrupa Sendikalar Konfederasyonu) üyesidir. 2005 yılında 38.924; 2014 yılında 41.225 üyesi; 2017 yılında 26.573 üyesi var. 2017 Sendikalaşma oranı yüzde 7’dir. Sendikalı olmayanlarda hesaba katıldığında ise oran % 5,06 olarak gözükmektedir. (49)

Diğer Sendikalar arasında bu üçlüden sonra Genel Sağlık İş 2352 üye ve % 0.44, Birlik Dayanışma Sendikası 1050 üye ve % 0.2, Bağımsız Sağlık Sen 1038 üye ve % 0.19 oranında yer almaktadır. Birlik ve Dayanışma Sendikası birinci basamak sağlık hizmetleri hedef alınarak 2015 yılında kurulmuş olan bir sendikadır.

Aile Hekimleri Çalışanları Sendikası (AHESEN), Türkiye’deki aile hekimliği çalışanlarını bir araya toplamak amacıyla kurulan bir sendikadır. AHESEN’in katılımıyla 2018 yılında sağlık ve sosyal hizmetler iş kolundaki sendika sayısı 26 olarak görülmektedir.

Şekil 3’te sağlık alanındaki 202-2017 yılları arasındaki sendikalaşma durumlarının karşılaştırması görülmektedir.

 

Şekil 3: Sağlıkta Sendikalaşma 202-2017 Karşılaştırması

 

Tablo 12: Kamu Görevlisi Sağlık Çalışanları Sendikalarının 202-2017 Karşılaştırması

 

KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKALARI BAĞLI OLDUĞU KONFEDERASYONU 2002 2017 ORANI
SAĞLIK SEN MEMUR-SEN   1.817 244.321 % 1344 artmış
TÜRK SAĞLIK SEN KAMU SEN 46.195   91.525 %  198 artmış
SES KESK 24.187   26.573 %    11 artmış
DİĞERLERİ- BAĞIMSIZ 1.121 7.117 %  634 artmış

*

Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen başarısız darbe girişimi sonrasında Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiştir. Bu kapsamda 23 Temmuz 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre aşağıdaki sendikalar kapatılmıştır; CİHAN-SEN Konfederasyonu’na bağlı olan 10 sendika ile AKSİYON-İŞ Konfederasyonuna bağlı olan 9 sendika kapatılmıştır.(25)

Tablo 13: Kamu Görevlileri Sendikaları 2018

Hizmet Kolunun Adı: Sendika Unvanı: Adres: Bağlı Olduğu Konfederasyon:
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER TÜRK SAĞLIK-SEN    Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmetler Kolu Kamu Görevlileri Sendikası Erzurum Mah Talat Paşa Bulvarı No:160 Kat:5 Cebeci/ANKARA TÜRKİYE KAMU-SEN
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SES Maltepe Mh. Necatibey Cad. No:82/4 Kızılay/ANKARA KESK
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAĞLIK-SEN GMK Bulvarı Özveren Sk. No:23 Demirtepe/ANKARA MEMUR-SEN
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER BAĞIMSIZ SAĞLIK-SEN İzmir 2 Cad. No: 34 Turtes İşhanı Kızılay /ANKARA BASK
Bağımsız Sağlık ve Sosyal Hizmetler Kamu Görevlileri Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAĞLIK HAK-SEN GMK Bulvarı No:40/2 Kat:2 Kızılay/ANKARA HAK-SEN
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Hak Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER TÜM SAĞLIK-SEN Eti Mh Toros Sk No:5/2 Sıhhiye/ANKARA BAĞIMSIZ
Tüm Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SÖZ-SEN İnönü Bulvarı Örtülü Pınar Mh.Demet Apt.Kat:2 No:6 SİVAS BAĞIMSIZ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanlarının Sözü Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER HİZMET SAĞLIK-SEN KarasokuMh Abidinpaşa Cad Emiroğlu Vakıf İş Merkezi Kat:3 No:44-15 Seyhan/ADANA BAĞIMSIZ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Hizmet Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAĞLIK SÖZ-SEN Tarhan Cad. No:30 Kat:8 Ofis 802/F Çankaya/ANKARA BAĞIMSIZ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Çalışanlarının Sözü Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER GENEL SAĞLIK-İŞ GMK Bulvarı No:32/15 Kızılay/ANKARA BİRLEŞİK KAMU-İŞ
Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DEMOKRATİK SAĞLIK-SEN GMK Bulvarı Aytuna Apt No:47/2-4 Maltepe/ANKARA TÜM MEMUR-SEN
Demokratik Sağlık Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER BEYAZ-SEN Varlık Mah.BeypazarıCad.YivliSk.No:12 Yenimahalle/ANKARA BAĞIMSIZ
Beyaz Önlük Sağlık ve Sosyal Hizmet Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER ANADOLU SAĞLIK-SEN Etiler Mh.Toros Sk.No:5/9 Sıhhiye/ANKARA ÇALIŞAN-SEN
Anadolu Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER KAMU SAĞLIK–SEN Tahran Cad.No:30/702 Çankaya/ANKARA BAĞIMSIZ
Kamu ve Üniversite Hastaneleri Sağlık Hizmetleri Sınıfı ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER EKSEN SAĞLIK BİR–SEN GMK Bulvarı No:102/2 Maltepe/ANKARA BAĞIMSIZ
Eksen Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Birliği Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER YURT SAĞLIK-SEN Aşağı Nohutlu Mah.LiseCad.Tıp Apt.Kat:4 No:13 YOZGAT BAĞIMSIZ
Yurt Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER BİRLİK VE DAYANIŞMA SENDİKASI Esentepe MahMilangazCad No:73 AsiaRecidance A Blok Daire:3 Kartal/İSTANBUL BAĞIMSIZ
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER KESS Korkut Reis Mh. Cihan Sk No:16/4 Sıhhiye/ANKARA BAĞIMSIZ
Kamu Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER HAS SAĞLIK-SEN Serdar Mh Merkez Cd. D100 Karayolu Üstü No:126/6 İzmit/KOCAELİ BAĞIMSIZ
Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Hak ve Adalet Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER MERKEZ SAĞLIK-SEN Orta Cami Mah. Kolordu Cad. No: 17/2 Süleymanpaşa/TEKİRDAĞ BAĞIMSIZ
Merkez Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAĞLIK ORDUSU-SEN  Sağlık ve Sosyal Hizmet Ordusu Sendikası Eskipazar MahTömcüoğlu Mevki No:26/1 Altınordu/ORDU BAĞIMSIZ
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER ONUR SAĞLIK SEN Cedit Mah Eyüp Kaymaz Sk No:20 İzmit/KOCAELİ BAĞIMSIZ
Onurlu Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER EKSEN-SAĞLIK-SEN Hüseyin Onbaşı Mah 41.Sk No:19/A Bahşi/KIRIKKALE ANADOLU-SEN
Sağlık ve Sosyal Hizmet Kamu Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAĞLIK İLKE-SEN AkşemsettinMahSarıgüzelCad No:56/2 Fatih/İSTANBUL BAĞIMSIZ
İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER SAHİM-SEN Hasanpaşa SöğütlüçeşmeCdİrfanbeySkUğurbay İş Hanı No:1/2 Kadıköy/İSTANBUL BAĞIMSIZ
Sağlık Hizmetleri Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER AHESEN TomtomMh İstiklal Cd Beyoğlu İş Merkezi No:187/147 Beyoğlu/İSTANBUL BAĞIMSIZ
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası
SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER GÜVEN SAĞLIK-SEN Kurtuluş Mh 14.Sk Suköy Sitesi F Blok No:5/F D:3 Nilüfer/BURSA
Güven Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası
https://www.csgb.gov.tr/home/contents/sendikalar/hizmetkollarinagore_kgs/17.04.2018

 

 

SENDİKAL HAREKETİN KARŞISINDAKİ YAPISAL GÜÇ SORUNLARI

İşçi hareketinin gücünü sınırlayan yapısal unsurların en önemlilerinden biri, doğal olarak, işsizliğin ne derece önemli olduğudur. Sendika yetkilileriyle yaptığımız görüşmelerde, işsizlik işçi hareketinin önündeki en önemli engeller arasında vurgulandı. Araştırma sonuçlarının tartışıldığı toplantıda, sendika başkanlarından biri, “sokakta yedi-sekiz milyon işsiziniz varsa sendikacılık yapamazsınız” ifadesini kullanmaktadır. Sigortalı ama sendikasız işçilere yöneltilen sorulardan birine verilen cevaplar, bu yaklaşımı doğrular nitelikte. “Sendikalı olmama nedeniniz nedir?” sorusuna verilen cevaplar arasında ilk sırayı, % 36 gibi açık farkla “işten atılma korkusu” yer alıyordu.(4)

“Sizce şu an Türkiye’de çözülmesi gereken en önemli birinci ve ikinci sorunu nedir?” sorusuna verilen cevapların “İşsizlik yüzde 44,3 gibi büyük bir farkla ilk sıraya oturmuş; bunu yüzde 14,3 ile “enflasyon/ hayat pahalılığı” izlemekte olduğu görülmüştür.(4)

Anket sonuçları, ayrıca, işçilerin yüzde 45’inin altı aydan fazla bir süre işsiz kaldıklarını, şu anda işten çıkarılsalar üç ay içinde benzer bir iş bulamayacaklarını düşünenlerin oranının ise yüzde 73’e ulaştığını gösteriyordu. “Şu an işten çıkartılırsanız üç ay içinde benzer koşullarda yeni bir iş bulabileceğinizi düşünüyor musunuz?” sorusuna “Hayır” cevabı verenlerin oranı % 73 olarak tespit edilmiştir.(4)

Türkiye’de sendikal hareket, Batı ülkelerinin aksine, mücadeleler içinden geçerek biçimlenen bir işçi hareketi olarak doğmamış; devletçilik ve halkçılık politikaları çerçevesinde devlet denetimindeki kuruluşlar olarak oluşturulmuştur. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de hukuk eksenli bir sendikacılık oluşturulmuştur. Çünkü sendikacılık yasalara bağlı bir gelişme göstermiş, yasalar tarafından biçimlendirilmiş ve ancak yasalara biçim verme gücüne sahip olamamıştır. Türkiye’de sendikaların sürekli yasa koyucudan çözüm beklemeleri, sendika içi demokrasinin yerleşememesine de zemin hazırlamıştır. Günümüzde, sendikalar ideolojik yerine daha uzlaşmacı bir tutum benimsemişler ve devletle uyumlu bir tablo çizmişlerdir. (8)

Sendikalar emekçilerin kendilerinin oluşturduğu öz örgütlerdir. Ancak kitlesel olarak sendikalar aracılığıyla hayata doğrudan müdahale edebilirler. Emekçilerin siyasete müdahalelerinin gerçekleştirilebilmesi ve sendikaların mücadele araçları haline gelebilmeleri için uzlaşmacı ve bürokratik sendikacılık anlayışından vazgeçmek elzemdir. Yasaların izin verdiklerine ve sınırladıklarına harfi harfine uyum göstererek sendikal mücadelenin geliştirilmesi olanaklı değildir.(58)

 

SONUÇ OLARAK;

Türk sendikacılık tarihi ve sağlık alanındaki sendikacılık incelendiğinde özetle;

  1. Sendikacılık faaliyetlerinin 1946 yıllarında başladığı görülmekte, 1960-1980 arasındaki dönem sendikaların özgürlükler ve altın çağı olarak kabul edilmektedir.
  2. 13 Mart 1925, 2. Dünya Savaşı yılları, 27 Mayıs 1960, 13 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 15 Temmuz 2016 ve OHAL dönemlerinde ülke sendikacılığına büyük darbelerin vurulduğu, sendikal hakların askıya alındığı özel zamanlar olarak dikkat çekmektedir.
  3. Sendikalaşma oranları arasında bazı tutarsızlıklar dikkati çekmektedir. 2009-2013 arasında 3 yıllık ÇSGB istatistik verilerinin yayınlanmadığı süreç sonunda 2013 yılına bakıldığında yaklaşık 5,5 milyon işçinin arttığı ancak sendikalı işçi sayısının 3,2 milyondan azalarak 1 milyona % 59,88 den % 9,21’lere gerilediği görülmektedir.
  4. Sağlık çalışanı işçilerdeki sendikalaşmanın da aynı şekilde % 24,18’den % 2,54’e düşüş gerçekleşmiştir. 2010-2012 yılları arasındaki bu kayıp üç yılda ne olduğu ve verilerdeki bariz değişiklikler ve açıklanması güç düşüşler ayrıntılı olarak ayrıca araştırılmalıdır.
  5. Yaşanan süreç sonucunda günümüzde işçi sendikacılığının oldukça azaldığı ve % 12’lere gerilediği görülmektedir.
  6. Kamu sendikacılığında ise tam tersine % 70’lere varan bir artış dikkati çekmektedir. 2000 yılından 2017 yılına kadar olan süreçte yani son 15 yılda Memur Sen ve Sağlık Sen sendikacılığında yaşanan olağanüstü artma ve yoğunlaşmanın sebepleri de daha ayrıntılı olarak araştırılmalıdır.
  7. Elbette “Sendika eşittir, siyasi parti” olmamalı, partiler üstü bir tavır sergilenmelidir. Sendika temsilcisi ya da yöneticisi siyasi partilerde yer almamalıdır. Geçmişte olduğu gibi siyasi ve ideolojik sendikacılık ileride çok daha büyük ayrışmalara yola açabilir.
  8. Güçlüden yana değil, haklıdan yana ya da mazlumdan yana olmak gereklidir. Kimse gücünü paylaşmak ve gücünü kaybetmek istemez. Ancak hak verilmez, alınır. Sendikalaşmanın gücü de amacı da daha fazla kaybetmemek değil, daha fazla hak kazanmak olmalıdır.
  9. Sendika ve konfederasyon sayısında artma ve bölünmenin aslında sendikalaşmanın gücünü arttırmayıp aslında azaltacağı bilinmelidir. Özellikle yeni oluşan ve az sayıda üyesi bulunan sendikalar birleşmelidirler. Gönüllülük özünde iyi bir şey gibi gözükse de uzun vadede profesyonelleşememe sendikacılığın küçük kalmasına gelişememesine yol açmaktadır.
  10. Pek çok sendika üyelerinin sorunlarını çözmede ve seslerini yeterince duyurmada etkili olamamış gözükmektedir. Memur SEN ve Sağlık SEN örneğinde olduğu gibi artan üye sayıları ve mevcut hükümetlerle tam uyumlu olmanın sorunların çözümünde ne derece faydalı olacağını zaman gösterecektir. Ancak giderek artan sendika ve konfederasyon sayıları da aslında çalışanların beklentilerinin tam olarak karşılanamadığını göstermektedir.
  11. Sendika yöneticileri çok daha aktif olmalı, yeni projeler geliştirmeli, değişime açık olmalı, sorunların çözümünde somut ve etkili adımlar atmalıdır. Sadece üyelerinin değil potansiyel üyelerin de sorunlarına çözüm noktasında güvenlerini kazanmalıdır. Bu sağlandığında sendikal büyüme, güçlenme, gelişme ve sağlık politikalarına yön vermede etkin rol oynayabilecek kapasiteye ulaşılmış olacaktır.

Adaleti ve haksızlıklara karşı mücadelesi ile bilinen Hz. Ali der ki; “Haksızlık karşısında rıza gösterip boyun eğenler, muhakkak ki haklarıyla beraber, şeref ve onurlarını da kaybederler”.

Son Söz olarak; Ulu önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün bir sözüyle yazımızı bitirelim: “Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olabilmesi için lazım gelen şey; kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.”

Dr. Erol ÜNAL

 

KAYNAKLAR

1- MAHİROĞULLARI A. (2017),Osmanlıdan Günümüze Türk Sendikacılık Tarihi, Özlem Kitabevi

2-BAYDUR R. (2008),Türk Sendikacılığı İşçi ve İşveren, Sinemis Yayınları

3-KOÇ Y. (1998),SENDİKACILIK TARİHİ, Türk-İş Eğitim Yay. No.1,Ankara

4-BUĞRA A. ve ark.,ÇALIŞMA HAYATINDA YENİ GELİŞMELER VE TÜRKİYE’DE SENDİKALARIN DEĞİŞEN ROLÜ,Boğaziçi Üniversitesi Araştırma Raporu

5- TAŞ Y.H.(2012),TOPLUMSAL SINIFLARIN DEĞİŞİM SÜRECİNDE, SENDİKALAR VE SENDİKALARIN GELECEĞİ, HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi Cilt: 1, Yıl: 1, Sayı: 1

6- CEREV G.(2014),Türkiye’de Kamu Çalışanlarının Örgütlenme Mücadelesinin Hukuksal Gelişim Süreci: 6289 Sayılı Kanun ve Sendikal Haklara Etkileri, Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt 5, Sayı 2, Sayfa: 24-39

7- ÇELİK A.,Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi. HeinrichBöll Stiftung p:44

8-ÖZMEN Ö.(2014),Türk Sendikacılığında İşçi ve Memur Ayrımı; Uluslararası Belgeler ve Ülke Uygulamaları Çerçevesinde Değerlendirme, Doktora Tezi Ankara

9.Gelenek ve Gelecek, MESS in 40.Yılı, BZD Yayıncılık, 1999

10-IŞIKLI A.(2005),Sendikacılık ve Siyaset, İmge Kitabevi

11-HAN E.(2012),Damladan Deryaya, Türkiye Kamu SEN Tarihi

12-Memur-SEN Üye Sayıları 2002-2017

13-ÜLGEN V.(2016), SES ve KESK Tarihi

14-https://www.ttb.org.tr/ttb_tarihi/giris.html

15- YEŞİLTAŞ A.(2015), Sağlık Sektöründe Kamu Sendikalaşması Çalışma ve Toplum, Sayı 4

 

16-MAHİROĞULLARI A. (2001), Türkiye’de sendikalaşma evreleri ve sendikalaşmayı etkileyen unsurlar. Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2 (1): 161-190.

17-ÜLGEN V. (2006), Umudun Adımları-Sağlık İş Kolunda Sendikal Hareket. El Yayınları, İstanbul.

18-KOÇ Y. (1999), Sendikacılık Tarihi. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Eğitim Yayınları, Ankara.

19-KABLAY S. (2012), Grev hakkının Türkiye’de geçmişi ve sağlık çalışanlarının grev hakkı. Toplum ve Hekim 27 (3): 174-183

20-DEMİRCİOĞLU M., CENTEL T. (2006), İş Hukuku, 8. Baskı, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul.

21-KRİSTAL-İŞ (2006). Temel Sendikal Eğitim. Kristal-İş Dergisi Eki, Kasım.

22-KARAGÖZ M.K. (2010), Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Sendikacılık Hareketleri. Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.

 

23-ÜNAL E. (2012),Türkiye’de Memurların Sendikal Hakları Çerçevesinde Grev Hakkı. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

24-YENİMAHALLELİ G. (1999), Türkiye’de Sağlık İşkolunun Özellikleri ve Sendikal Örgütlenme. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

25-AYDIN C.J.(2016),Ankara İli Kamu Hastanelerinde Dışarıdan Hizmet Alımı Kapsamında Çalışan İşçilerde Sendikaya Bağlılık Durumunun Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

26-BİBİLİK E. (2008), Memur Sendikacılığı ve Toplu Görüşme Hakkı, Yüksek Lisans Tezi, Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

27-BÜLBÜL O G (2009).  Türkiye’de Kamu Görevlileri Sendikacılığı.  Kamu’da Sosyal Politika Dergisi. 11: 32-37.

28-ILGAZ B. (2016), Sağlık İşkolu ve Çalışanları, Fişek Enstitüsü, Erişim: http://sosyalpolitika.fisek.org.tr/saglik-iskolu-ve-calisanlari/ 20.01.2016

29-MAHİROĞULLARI A. (2013), Dünyada ve Türkiye’de Sendikacılık. Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa.

30-YAZGAN T. (1982), Türkiye’de Sendikal Hareketler. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul.

31-YENİMAHALLELİ G. (1999), Türkiye’de Sağlık İşkolunun Özellikleri ve Sendikal Örgütlenme. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

32- IŞIKLI A.(2003),Gerçek Örgütlenme: Sendikacılık, İmge Kitabevi.

33-İki Sempozyum-Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, 2004

34-ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI (2016), İşçi ve Kamu Çalışanları Sendikaları Üye Sayıları. http://www.csgb.gov.tr/home/contents/istatistikler Erişim: 30.07.2016

35-Türk İş Sendikacılık Akademisi Ders Notları 3 Cilt, Yard. Doç. Dr. Ali İhsan ÖZEROĞLU, Türk-İŞ Yayınları,2012

36-ÇELİK A.(2010),Vesayetten Siyasete Türkiye’de Sendikacılık Tarihi,1946-1967,İletişim Yayınları.

37- Sağlık Sektöründe Kadın Emeğinin Toplumsal Cinsiyet Açısından Analizi Betül URHAN, Nilay ETİLER, Çalışma ve Toplum, 2011/2

 

38-YARAŞIR V.,Sendikalı İşçinin Ders Notları,TEZ-KOOP Sendikası Eğitim Yayınları

 

39-Demokratik Mücadelede 50 Yıl, Genel Maden İş Sendikası yayınları,1996

 

40- ORAL T.(1997),Emeğin Başkentinden Varoluşun Destanı, Genel Maden-İş Yayınları.

 

41-https://www.ntv.com.tr/galeri/turkiye/17-agustos-1999-depreminin-18-yili-golcuk-depremi,erişim tarihi 19.04.2018

 

42-AVDAR R.(2017),1999-2011 Arası Dönemde Türkiye’de Meydana Gelen Depremlerin Ekonomik Etkileri. ECONDER  International Academic Journal Cilt: 1, Sayı 1,Sayfa: 53-63

43-https://www.teb.org.tr/content/10/TEB-Tarih%C3%A7esi

44- http://www.memursen.org.tr/tarihce

 

45- https://www.kamusen.org.tr/menu_goster.php?Id=3

 

46- ZENCİR M. ve ark.(2017),SES Sendika Okulu 2017

 

47- http://www.sagliksen.org.tr/sayfa/9/tarihce

 

48- https://www.turksagliksen.org.tr/

 

49- https://ses.org.tr/hakkda/

 

50-https://statik.iskur.gov.tr/tr/kurumumuz/mevzuat/tuzuk2.htm

51- http://www.tdb.org.tr/sag_menu_goster.php?Id=62

52- http://tvhb.org.tr/sayfa/odalar

 

53- http://www.ahef.org.tr/AHEF/31/uye-dernekler.aspx

 

54 – http://www.turkhemsirelerdernegi.org.tr/tr/thd/tarihce.aspx

55- http://www.bdsendika.org.tr/

56-http://www.ahesen.org.tr/

57-SAVRAN S.(2016);Türkiye’de Sınıf Mücadeleleri, Cilt 1, Yordam Kitap

58- SAVRAN S.,TANYILMAZ K.,TONAK E.A (2014);Marksizm ve Sınıflar-Dünyada ve Türkiye’de Sınıflar ve Mücadeleleri, Yordam Kitap